“Sanatın amacı varlıkların dış görünümlerini değil,onların içsel önemlerini temsil etmektedir.” ARİSTOTELES
İnsanın bilişsel,ruhsal ve sosyakültürel gelişiminin sonucu ortaya çıkan yaratıcılık ve sanat,insanoğluna kendini var etmesi,dönüştürmesi ve geliştirmesi için olanak sağlayan en önemli olgulardan biridir.Sanat,düş ile gerçek arasında kurulan bir köprü gibidir ve insanın ruhsal yaşantısı ile derinden bağlantılıdır.Sanat, bireylerin bilinçaltı arzularının,korkularının ve eğilimlerinin dışa vurumuna olanak sağlar.Sanatın bu özelliği bize sanat yoluyla insanı anlama,rehabilite etme ve psikoterapide kullanma yolunu açmaktadır. Sanatın Avrupa’da iyileştirme amaçlı ilk kullanımı II.Dünya Savaşı sonrasında başlamıştır.Özellikle savaşın yıkıcı etkileri ile travmatize olmuş insanların,kaybettikleri öz saygılarını ve güven duygularını yerine koyma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.Sanat psikoterapisinin en başarılı olduğu alanlardan biri travmalardır.O dönemde derin duygusal dalgalanmalar yaşayan bu insanlara uygulanan sanatsal psikoterapiler bu yaşamların anlaşılmasında ve onarılarak dönüştürülmesinde büyük rol oynamıştır.
Günümüzde ise sanat terapisi İngiltere’de sağlık sistemine başarı ile entegre edilmiştir.Travma,depresyon,anksiyete,otizm ve gelişimsel yetersizlik tanısı koyulan bireylerin tedavisinde etkili bir tedavi aracı olmuştur.
Sanat psikoterapisinden iki şekilde faydalanılır: Birincisinde birey doğrudan sanat yapma sürecinin içinde yer alır.Bu alanda bireyin iç dünyasını bize en iyi yansıtan sanat dalları resim ve heykel sanatlarıdır.Kişinin bu sanata yeteneğinin olup olmamasının hiçbir önemi yoktur.Önemli olan bireyin sanatsal bir eser oluşturmaktan çok yaratma sürecinin içinde var olması ve duygularını yarattığı ürüne aktarmasıdır.Sanatsal bir ürün bireyin kendi sezgi,duygu ve hayal gücünden ibarettir. İkincisinde ise var olan bir sanatsal çalışma terapötik bir araç olarak kullanılır.Özellikle müzik bu alanda en çok tercih edilen sanat dalıdır.Sonuç olarak bu çalışmalar bireyin kendini görsel,işitsel ve dokunsal olarak ifade etmesine imkan tanır.Bu şekilde ruhsal bozukluklar yaşayan ya da düşünsel anlamda kendini sözlü olarak ifade edemeyen bireylerin iç dünyalarına ulaşma imkanı buluruz
Günümüzde resim,müzik,dans ve drama gibi yaratıcı sanat aktivitelerinin kandaki serotonin düzeyini yükselterek stres ve kaygıyı kontrol altına almamıza yardımcı olduğu,kan basıncımızı dengelediği,bağışıklık sistemini güçlendirerek olumlu terapötik etkiler yarattığı bilinmektedir.
Yaşadığımız yüzyılın en büyük problemlerinden biri stres altında bir yaşam sürdürmektir.Eğitim sürecindeki bir çocuktan,geçimini sağlamaya çalışan bir emekçiye kadar her birimiz ruh ve beden sağlığımızı dengede tutmaya çalışıyoruz.Belki de ihtiyacımız olan sihirli dokunuş için biraz sanat yeterlidir.Mucize belki güzel bir şarkının notalarında belki de gökkuşağının renklerinde gizlidir.Sağlıkla,sevgiyle,sanatla kalın…