Haziran ayını oldum olası severim. Hem doğduğum ay olması, hem de okul döneminden kalma bir alışkanlık olarak tatili müjdelemesi nedeniyle yeri farklıdır bende. Geçen seneden itibaren, bu güzel ayın gelişine olan sevincime atfedeceğim bir özellik daha var artık. “Alzheimer Farkındalık Ayı” olması. Beni tanıyanlarınız bilir, Alzheimer hastalığı profesyoneli olduğum alan olmasının dışında bu hastalar bir tutkudur bende. Duyguların en saf haliyle korunduğu hastalıktır Alzheimer…



Peki bu ayın hikayesi nasıl gelişti? ABD’de Alzheimer’sAssociation adındaki kuruluş Dünya Alzheimer Günü olarak kabul edilen 21 Eylülün dışında farkındalığa katkıda bulunmak için bir zaman dilimi daha olması gerektiğini düşünmüşler ve Haziran ayını “Beyin/Alzheimer Farkındalık Ayı” olarak belirlemişler. Hatta en uzun gün olan 21 Haziranı da farkındalık günü olarak ilan etmişler. Bu kampanyayı daha cazip hale getirip, insanlarda Alzheimer hastalığı bilincini geliştirmek için #GoPurple etiketiyle, Alzheimerin rengi olan moru içeren paylaşımlar yapmaya başlamışlar. Bu kampanyayı çok anlamlı bulduğumdan ve bizlerde de farkındalık adına bir ilerleme yapacağını düşündüğümden dolayı geçtiğimiz sene #MorAl etiketi ile benzer paylaşımlar yapmaya başlamıştım. Kampanyaya destek o kadar büyüdü ki öğrencilerine mor kıyafetler giydirip fotoğraf çektiren öğretmenler(yazıda kullanılan görsel), tüm orkestranın mor detaylarla bezendiği ve şeflerinin mor ceketle poz verdiği duyarlı gönüller, Şirket çalışanları ile birlikte mor tişört giyen patronlar, hastaları ile mor detaylarla poz veren harika yürekler… Bu sene de aynı amaçla paylaşımlara başladım ve gelen destek artarak devam ediyor. Sizlerden de Alzheimer hasta ve yakınlarına #MorAl için sosyal medyada #MorAl ve #alzheimerfarkındalık etiketleri ile paylaşımlar yaparak bu gönüllü harekete destek vermenizi rica etsem kırmazsınız sanırım. Amaç güzel, yürekler güzel, daha ne olsun?




Peki dünyanın en korktuğu hastalıklardan birisi haline gelen Alzheimer hastalığı neden bu kadar fazla görülmeye başlandı? Bana en sık gelen sorulardan bir tanesidir bu. Öncelikle şunu belirteyim ki, bu hastalığın toplumlar tarafından “Hastalık olarak kabul edilme” mazisi çok da fazla değildir. Bu sürenin uzamasının sebebi de, daha önceden oluşmuş yargıların kırılmasındaki zorluktur. Bilimsel literatürde bile ilk kabul edildiği dönemlerde “Yaşlanmaya Bağlı Demans” olarak ayrı bir başlığı olan hastalığın, halk tarafından yaşlılığa bağlı normal bir durum olarak düşünülmesine çok da şaşırmamak gerekir. Elbette yaşla birlikte Alzheimer hastalığının görülme sıklığının artması bilimsel olarak kabul eden bir gerçektir. Ancak bu gerçek, hastalığı normal bir durum olarak görmemize sebep olamaz, olmamalıdır. Yaşam süresinin uzaması ile birlikte Alzheimer hastalığını daha fazla görür ve daha kolay fark eder olduk. Bir de bunun üzerine hastalığa karşı toplumsal duyarlılığımızın arttığını eklersek, endişe duymamız oldukça normal. Şu anda dünya üzerinde en fazla tedavi çalışması yapılan hastalıklardan birisi olarak, ilerleyen dönemde daha güçlü moleküllerle tedavi anlamında güçleneceğimizi de belirtmek isterim.




Bu yazıda ne Alzheimer hastalığının patogenezinden, ne hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenlerden ne de yeni tedavi çalışmalarından bahsettim. İlerideki yazılarımda bunların hepsine ve hastalıkla ilgili birçok konuya tek tek değineceğim.




Yazımıza konu olan “Alzheimer Farkındalık Ayı”nda sizler de çorbada tuzunuzun bulunmasını istiyorsanız, sosyal medya hesaplarınızdan #MorAl etiketi ile paylaşımlar yaparak hasta yakınlarıma #MorAl olup #alzheimerfarkındalık çalışmalarına katkıda bulunabilirsiniz.






Sevgilerimle…

Önceki UZM.DR.CEMİLE AYDIN Yazıları