BİR UZMANIN GÖZÜNDEN PANDEMİ

Dünyada Aralık 2019 sonu, ülkemizde 11 Mart 2020 tarihi itibariyle başlayan COVID-19 pandemisi devam ediyor. Henüz 120’ye yakın aşı çalışmasında faz-1 aşamasını geçen 4-5 aşı hariç, elimizde etkin bir aşı yok; 2020 yılının sonuna kadar da gelmesi beklenmiyor. Aşı çıksa bile koruyuculuğu hakkındaki tartışmalar sürüyor. 21 Mayıs 2020 itibariyle elimizde, virüse direkt etkili olduğunu bildiğimiz, randomize kontrollü çalışmalarla destekli bir ilaç yok. Başka hastalıklarda kullandığımız ilaçları bu hastalıkta da vermeye devam ediyoruz. Gerek uluslararası çalışmalar gerekse de Bilim Kurulu önerisiyle ciddi tecrübe edindik ve algoritmalar oluşturduk. Ülkemizde şu ana kadar yaklaşık 4200 kişi hayatını kaybetti. Vaka sayısında dünyada 9., ölümlerde ise 12. sıradayız.

Salgının başından bu yana, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, sağlık çalışanlarımızın özverisi, pratikliği ve krizlere adapte olma yeteneği ile görece başarılar elde ettik. Tam rakamını bilmesek de Nisan’ın 3. haftası itibariyle 7428 sağlık çalışanı enfekte oldu. 18’i hekim olmak üzere önemli sayıda sağlık çalışanı ve benim bildiğim kadarıyla 7 eczacımız vefat etti. Ciddi sayıda eczacı ve eczane ekibi üyesi enfekte oldu. Bu zor dönemde hayatları pahasına çalışan teknisyen, hemşire, ambulans şoförü, sosyal hizmet uzmanı ve hekimlere; il sağlığı ile halk sağlığı departmanlarında ve filiasyonda yer alan tüm ekiplere ve tabii ki eczacılarımıza ve eczane ekiplerine sonsuz teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum; hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Pandemi başlar başlamaz bir korunma endişesi oldu. İnsanlar ülkemizde ve dünyada daha önce viral enfeksiyonlarla ilgili az da olsa çalışmaları olan, C vitamini, çinko, kara mürver ekstresi, probiyotik, glutatyon, multivitamin, betaglukan, alfalipoik asit, demir ve magnezyum gibi birçok ürünü aldı ve kullandı. Bu ürünlerin kısmen çalışmaları olsa da kanıta dayalı olarak koronavirüs korunmasında ispatlı hiçbir ürün yoktu. Ama kaygı gidermek amacıyla kullanıldılar. Belki bir miktar yararları da oldu. Yine sıtma ilacı olarak kullanılan hidroksiklorokini virüsten korunmak için kullananlar da oldu korunma amacıyla ancak hidroksiklorokin kullanımının koruyuculuğuna dair hiçbir kanıtı yoktu ve zamanla vazgeçilen bir korunma ilacı oldu.

Koronavirüs tedavisinin başlangıcında 5 gün, gerekirse 10 gün hidroksiklorokin kullanıldı. Birçok vakada yanına azitromisin eklendi. Birlikte kullanılınca EKG değişikliğinde QT takibi önem kazandı. Az bir grup hastada eşlik eden influenza varsa oseltamivir tedaviye eklendi. Hastalara yüksek akım oksijen tedavisi çok yararlı oldu. Neredeyse her hastaya, oluşabilecek emboli ve trombuslar için düşük moleküler ağırlık heparin başlanması ve taburculuk sonrası da risk grubuna göre 1 ay kullanılması hayat kurtarıcı oldu. Yine solunum sıkıntısı gelişen ve oksijeni düşen hastalar başta olmak üzere, mümkünse her yatan hastaya, Çin’den gelen favipiravir antivirali eklenmesi hayat kurtarıcı oldu. Yoğun bakım hastalarında ise remdesivir gibi yeni antiviral etkene yönelik, tocilizumab ve anakinra benzeri bağışıklık sistemi ilaçları sitokin fırtınası için kullanılıyor ve bazı hastalarda etkili oluyor. “Ne kadar az entübasyon, o kadar iyi” yaklaşımı önemli oldu.

Bilim Kurulu tavsiyeleri ile alınan önlemler salgının kontrolünün bu aşamaya gelmesinde etkili oldu. 21 Mart’tan itibaren 65 yaş üstünün evde kalması sanırım vefat sayısının görece azlığının en önemli sebebi oldu. Ülkemizde yaşlı nüfusun toplam nüfustaki oranı yüzde 9; İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere gibi ölüm sayılarının yüksek olduğu ülkelerde ise oran yüzde 20’lerde. Biz az olan bu yaşlı nüfusu evde tutunca vakalarımız görece daha genç hastalar oldu ve ölüm sayıları azaldı. Bu görece başarının önemli sebeplerinden birisi de sağlık sistemimizin ayakta kalması oldu.

YAŞLILAR AÇISINDAN SÜREÇ
Yaşlılarda COVID-19 hastalığı atipik seyredebiliyor. Deliryum, oryantasyon bozukluğu, düşme, şuur bulanıklığı, genel durumda bozulma, bir COVID veya enfeksiyon belirtisi olabiliyor; ateş olmayabiliyor. Yaşlıda enfeksiyon sırasında ateş olmaması, akyuvar hücre sayısının artmaması, beklenen belirtiler yerine farklı belirtiler olması, başka enfeksiyonlarda da gördüğümüz bir durum. Hastaneye yatan yaşlılarda sosyal açıdan destek çok önemli oluyor. Odada izole olduklarında sorunlar telefonla, görüntü görüşerek azaltılabiliyor. Yatış seyrinde deliryum yine önemli bir sorun olabiliyor.

Evde kalan yaşlılara egzersiz, yeterli beslenme, iyi uyku önerdik. Bağışıklık sistemini en iyi koruyan faktörler bunlar. Her yaşlının egzersiz kapasitesi ve ev içi spor yapma alışkanlığı farklı. Yürüyüş ve basit direnç geliştirici egzersizler yaşlıların kaslarını koruyup sarkopeni denilen kas erimesini engelleyebiliyor. Yine bu süreçte D vitamini kullanımının bağışıklık sistemine katkıları çok: Hiç kullanmayan hastalarda kan düzeyine bakmak yerine, başlangıç dozlarında kullanım öneriyoruz. Beslenmenin en az 3-4 öğün ve mutlaka protein yönünden zengin olması kasları iyi koruyor. Hipertansiyon, diyabet, KOAH, kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalık yaşlılarda çok daha sık görülüyor. Pandemi döneminde evde mutlaka hastalar ilaçlarını düzenli kullanmalı. Hiçbir tansiyon ilacını Koronavirüs sebebiyle değiştirmeye gerek yok. Hastalar fısfıs dedikleri inhaler ilaçlarını mutlaka kullanmaya devam etmeliler. Her yaşlının ilaçlarını düzenli kullanması çok önemli. Kronik hastalıkların kontrolleri yavaş yavaş başlamalı ve yine acil durumlarda yaşlılar hastaneye gitmekten korkmamalılar.

Hem yaşlılarda hem de toplum genelinde, evde kaldıkça kaygılar, endişeler, ölüm korkusu ve yaşlı yakınlara dair endişeler arttı. Gerekli durumlarda psikiyatristlerle online veya önlemler alınarak yüz yüze görüşme son derece yararlı olabilir. Aile dayanışması, yaşlılara yönelik ilgi, fiziksel değil ama genel destek ve sosyal destek kuşaklararası dayanışmayı artırdı. Aile ilişkileri daha güçlendi. Ailenin yaşlı bireyleriyle birlikte yaşayanlar, onları enfekte etmemek için çok daha dikkat gösterdiler. Yaşlı kadınların yüzde 30’u okuryazar değil, internet kullanımları ise TUİK rakamlarına göre yüzde 18. Bu sebeple televizyon ve yakınlarının telefonları onların ana bilgi kaynakları oldu. Televizyonlardan yapılan bilgilendirmeler son derece yararlı oldu.

65 yaş üstünün evde kalmasının sakıncaları oldu mu, diye soruluyor ancak bu yasağın faydaları oldu ve daha da devam etmeli. Evde egzersiz, beslenme, uyku, D vitamini tedavisi ile işler iyi gidiyor. Ama kaygı, uykusuzluk, depresif düşünceler, uyaran azlığı sebebi ile unutkanlık artışı, hareket etmeyenlerde kas erimesi, ajitasyon gibi sorunlar oluşmaya başladı. Yine yaşlılarda var olan kronik hastalıklar sebebi ile ilaçlarını düzenli kullanmayanlarda ciddi kan basıncı yükseklikleri, ciddi şeker yükselmeleri, nefes darlıkları, göğüs ağrıları ve birçok hastalık aktivasyonu gelişmeye başladı. Acil durumlarda hastaneye başvurmalılar. Gerekli durumlarda e-posta, telefon benzeri görüşmelerle hekime kronik hastalıkları için danışmalılar. Burada yaşlılara ve varsa yakınlarına büyük iş düşüyor. Yasak uzadıkça sorunlar artacak. Genel sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde yaşlılara yönelik sokağa çıkma serbestliği işe yaradı. Yakın dönemde yasakların bitmesi ile yaşlılar da günlük yaşamın içinde olacak. O dönemde ve yıl boyunca maske, sosyal mesafe ve el yıkama, üç basit ama olmazsa olmaz kural!

BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Ülkemizde ve dünyada bu konu ile ilgili bir kesinlik yok. Aşı bulunana kadar eski normale dönemeyiz. Kişisel olarak süre vermenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Normalleşme adımlarına geç başlanmalı ve yavaş yavaş normalleşilmeli. Özellikle şehirlerarası ulaşım erken açılmamalı. Okulların bu sene açılmayacak olması son derece doğru bir karar. Sonbahara bundan kurtulmuş olmak istiyorsak önlemlere tam anlamıyla uymalıyız. Yazın sıcağın etkisi ile daha iyi günler yaşayacağız. Bir yandan da kontrollü sosyal hayat ve normalleşme konularında dikkatli olmaya devam edeceğiz.

Salgında insanlar değişti, tüketim alışkanlıkları değişti. Hayat sadeleşti ve sanal ortamlar üzerinde daha görünür olundu. Bunun etkisi bir süre daha sürecektir. Aile değerleri güçlendi ve kuşaklararası dayanışma arttı. Teletıp, online hasta danışmanlık alanları, online tıp eğitimi gibi birçok alan çok hızlı adapte oldu. Bu etkiler kalıcı olabilir. Ekonomik alandaki daralma tabii ki işsizlik ve yoksulluk anlamında hem hastaları, hem devleti hem de sağlıkçıları ve eczacıları etkileyecektir.

Pandeminin tüm etkilerinden en yakın zamanda kurtulmamız ve normalleşmemiz dileklerimle…

Önceki PHARMETİC SAĞLIK Yazıları