DEPREM SONRASI GIDA VE SU GÜVENLİĞİNE TOKSİKOLOJİK BİR BAKIŞ

Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık İlçesi olup 11 ilimizde önemli derecede yıkım meydana getiren ve Türkiye’nin birçok ilinde hissedilen deprem felaketi hepimizi derinden üzmüştür. Böylesine büyük bir afetin ardından normal hayatın devam etmesi zorlaşmakta ve bu durum pekçok problemi beraberinde getirmektedir.

Karşılaşılan önemli sorunlardan biri deprem bölgesine sağlıklı gıda ve su desteğinin sağlanması olmaktadır. Nitekim bu tür afetlerde sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliği ile birlikte yeterli gıda erişimi de oldukça zorlaşmakta ve bu durumda özellikle toplumun hassas populasyonları olarak nitelendirilen bebek, çocuk ve yaşlılar başta olmak üzere kronik hastalığı olanlar, gebeler gibi populasyonlardan oluşan afetzedelerde besin yetersizlikleri görülebilmektedir. Aynı şekilde temiz içme suyuna ulaşım da problem olarak karşımıza çıkabilmektedir. Deprem sonrasında gıda güvenliği açısından önemli aşamalar olan lojistik, depolama, dağıtım ve hazırlama sırasında büyük sorunlar yaşanmakta, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik tehlikelere bağlı olası kontaminasyon riski nedeniyle depremzedeler gıda ve su kaynaklı hastalıklarla karşı karşıya kalabilmektedir.

Bölgede gerçekleşen yıkım nedeniyle çadır kentlerde kalmaya başlayan afetzedelere verilen verilen toplu yemek hizmetinin her aşamasında gıda kontaminasyon riski söz konusu olabilmektedir. Yemek hazırlığı sırasında kullanılan ekipmanlar ve yüzeyler ile hazırlayan kişilerin el temizliği yanısıra saklama ve depolama koşulları, çiğ gıdalarla pişmiş gıdaların karıştırılmaması, uygun pişirme süreleri kullanılarak gıda hazırlanması, bekletilmemesi ve yemek atıkları için yaşam alanları dışında ayrı bir alan oluşturulması dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer almaktadır. Ambalajı bozulmuş, kırılmış, sel ve kanalizasyon suyuna temas etmiş gıda ürünlerinin kesinlikle kullanılmaması gerekmektedir. Ayrıca hazırlık aşamasında temiz su ve malzeme kullanımı önemli bir aşamayı oluşturmaktadır.

Deprem felaketinden sonra su kaynaklarının güvenliği de tehlikeye girebilmektedir. Yıkım nedeniyle kırılan su boruları ve hasarlı kuyular su kirliliğine neden olabilir. Şüpheli suların içilmesi ve farklı amaçlarla kullanılması sağlığı tehdit eden durumlara neden olabilmektedir. Normal olmayan bir koku veya renge sahip, petrol ürünleri veya diğer zararlı kimyasallarla kirlenmiş olabileceği düşünülen su tüketilmemelidir. Suyun kaynatılarak tüketilmesi hastalık etkeni olarak karşımıza çıkan virus ve bakterilerin ortadan kaldırılmasında etkili bir yöntemdir. Kaynatmanın mümkün olmadığı durumlarda klorlama, filtreleme gibi işlemler de faydalı olabilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün özellikle altını çizdiği konulardan biri de deprem sonrasında özellikle endüstriyel bölgelerde meydana gelen hasara bağlı olabilecek kimyasal sızıntı nedeniyle çevresel kirlenmenin ortaya çıkmasıdır. Toksik etkiler ve yaralanmalar çevre kirliliğinden, yangın ve patlamalardan da kaynaklanabilir. Böyle bir durumda halk, kurtarıcılar ve temizlik operasyonlarında yer alanlar kimyasal maruziyeti dahil bir dizi tehlikeye maruz kalabilir. Bunlar arasında karbonmonoksit zehirlenmeleri, irritant gazların solunmasıyla oluşan solunum yolu yaralanmaları olduğu gibi kontamine gıda ve su aracılıklı zehirlenmeler sayılabilir. Söz konusu zararlı kimyasallar nedeniyle oluşan gıda ve su kontaminasyonu nedeniyle kimyasallara maruz kalan bireylerde zehirlenme olaylarının da yaşanabileceği unutulmamalıdır. Bu bölgelere yakın su kaynaklarının kullanılmaması, gerekli kontrollerin yapılması gerekmektedir.

Deprem felaketi sonrası eski binaların yıkımı nedeniyle olası asbest kontaminasyonu üzerinde konuşulan konulardan biri olmuştur. Asbest, lif demetleri halinde bulunan bir mineral olup maruziyetine bağlı olarak akciğer kanseri de dahil ciddi solunum fonksiyon bozukluklarına neden olabilmektedir. Solunum yolu dışında asbestin sulara karışması sonucu oluşabilecek sağlık risklerinin değerlendirilmesi ve gerekli kontrollerin yapılarak, önlemlerin alınması insan ve ekosistemin açısından önem arzetmektedir.

Konuya ilişkin önemle üzerinde durulması gereken bu tür bir afetten sonra oluşabilecek salgın hastalıkları önlemek için gıda ve su güvenliği kriterlerine dikkate alarak gerekli önlemleri almaktır. Yaşanılan depremlerde karşılaşılan durumlar acil eylem planlarının oluşturulması ve belirlenen stratejilere uygun şekilde sorunun çözümüne odaklanan eylemlerin gerçekleştirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Kaynaklar
• Türkiye Earthquakes Recovery and Reconstruction Assessment, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/03/Turkiye-Recovery-and-Reconstruction-Assessment.pdf
• Chemical Releases Associated with Earthquakes, https://apps.who.int/iris/rest/bitstreams/1135966/retrieve
• Five keys to safer food manual, https://www.who.int/publications/i/item/9789241594639
• Afetlerde Gıda Güvenliği, https://hastane.hacettepe.edu.tr/img/deprem/afetlere-yonelik-bilgi-notlari/9-notgida.pdf
• Asbestos, https://www.epa.gov/asbestos/learn-about-asbestos#asbestos
• Türk Toraks Derneği, https://toraks.org.tr/site/news/4381

Önceki DOKTOR KÖŞESİ Yazıları