ELEMAN ARANIYOR

Nihayet eczanesini açmıştı, daha önce bir meslektaşı asker olduğu için, 3 ay kadar mesul müdürlüğünü, bizzat işin başında durarak yapmış, işi A’dan Z’ye öğrenmişti, o yüzden çok zorlanmamıştı, işinin başındaydı ve uygulamaları bildiği için zorlanmıyordu.

Kısa sürede işini büyütmüş, çalışanlarının eğitimini en iyi şekilde gerçekleştirmişti, işi onlara bırakmayıp, onları kolu kanadı gibi kullanıyordu…
Kurumların sözleşmelerine uygun Rx hazırlamak, eczanenin temizliği, laboratuarın hijyeni vs. gibi unsurlara hakimdi, sadece denetlemekle yetinmiyor, iş verdiği çalışanının vazifesini yerine getirip getirmediğine bakıyordu. Gerektiğinde işin başına geçiyor, nasıl yapılması gerektiğini gösteriyordu.

O’nun bu çalışkanlığı ve işine bağlılığı, kısa sürede etrafından takdir görmüş ve giderek eczanesinin potansiyeli artmıştı.
Hala misafirlerine (müşterilerine) aynı heyecanla hizmet vermeye devam ediyor, ama artık taleplere yeterli cevabı veremiyordu…
Daha önceleri kendi beklentileri ve meslek terbiyesince, yetiştirdiği elemanlarla hizmet üreten meslektaşım, çevresinin etkisinde kalarak, yetişmiş bir teknisyen almanın, onu rahatlatacağına inanmaya başlamıştı.

Müracaatlardan birini, dürüstlüğü ve eczacısının vefatı nedeniyle sorgulayarak eczanesinde faydalı olacağına inandığı için, işe almıştı.
Hakikaten yeni eleman canavar gibiydi, her sorusunun cevabını veriyor, her evrakın yerini biliyor, denetlemelerde bile psikotroplar dahil vazifeyi üstleniyor, eczacısına iş bırakmıyordu.

Değerli meslektaşım artık rahattı, kendine ayırabileceği zamanlar artmış, mesleki eğitimle ilgili seyahatlere çıkabiliyordu…
İşlerin giderek artan kısmını teknisyenine bırakıyor, hatta yeni bir eleman alacağı vakit bile kendisine danışıyordu.
Yeni eleman işleri o kadar iyi ve güzel yapıyordu ki, zaman içinde eczane alarmı, yazar kasa vs. gibi şifreleri, hatta eczanesinin anahtarını bile ona vermişti.

Meslektaşımız artık çok rahattı… kendini geliştiriyor, eğitimden eğitime koşuyor, bir çok sertifikaya sahip oluyordu.
Geçen zaman içinde daha çabuk yorulduğunu ve böyle bir elemana sahip olduğu için kendini şanslı hissetmeye başlamıştı, etraftan gelen itirazlara; kalfam öyle şeyler yapmaz, diyerek onu savunuyor ve kolluyordu.

Birçok defalar ona açıkça; sen olmazsan artık bu işi yapmam diyerek, ne denli güvendiğinin ölçüsünü anlatmıştı.
Ta ki o kötü haberi aldığı gün gelinceye kadar…

Eczanesinde meydana gelen bazı hırsızlık olaylarını yakalamış, tespit için eczanesine getirmiş, kameralardan hırsızlık anını ve şeklini görmemizi sağlamış, bir sivil polis kendisi ile özel görüşme yapmak istemişti. Arka taraftaki masasına geçerek oturan meslektaşımız, meraklı bakışlarla, sivil polisin konuşmasına dikkat kesilmişti.

Söyledikleri inanılır şeyler değildi, eczanesinin dışarıda satış yapıp yapmadığını soruyordu.
İşin içine biraz girince, başka yerlerdeki kameralarda, baş teknisyeninin görüntülerini görmüş, kendi kamera görüntüleriyle karşılaştırmış ve birbirini tamamlayan bu görüntülerde baş teknisyeninin eczaneye giriş ve çıkış kayıtlarını silerek, eczane dışına çıkardığı ürünleri, pazarladığına şahit olmuştu. Buna bir türlü inanamamış, onurlu bir şekilde sürdürdüğü meslek hayatında, daha önce yapmak zorunda kaldığı matrah artışlarının, yıllar süren kaçak ilaç satışı ile ilgili mahkemelerin altında, böyle bir nedenin yattığını görmüştü.

Olaya inanması ve gereğini yapması bir haftasını almıştı, konuya inanmak istemiyor, suçu sabit olan baş teknisyenine; çoluk çocuğuna haram lokma yedirmemesini, çocukların hatırına resmi bir işlem yapmayacağını ve artık beraber olamayacaklarını anlatmaya çalışarak yollarını ayırmıştı.
Bu meslektaşımız dediği gibi yapmış, böylesine güvendiği bir elemanı, işini ciddi bir şekilde suistimal edince, verdiği sözü hatırlayarak, ilk karşısına çıkan meslektaşına Eczanesini devretmişti…

Evet bizleri çok üzen bu olay örneği ‘’Önce eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a emanet et’’ deyişini hatırlattı. Bu ve benzeri olayları birçok meslektaşımız yaşamış ve yaşıyordur.

Bugün, eczacılık eğitimi 5 yıla çıkmıştır, bir yıl yardımcı eczacılık ve hele varsa bir yıl da yabancı dil eğitimi ile toplamda 7 yıl gibi uzun bir süre ve emeği gerektiren bir meslek halini almıştır. Yeni mezun eczacılarımızın birçoğu zorunlu stajını yapacak yer bulamazken, birçoğu da yardımcı eczacılık sonrası maddi nedenlerle iş kuramamaktadır. Bize hem yardım etme imkanı, hem de çıkış yolu sunan bu durumu lehimize çevirmemiz mümkündür.

Değerli meslektaşlarım, yeni mezun eczacı arkadaşlarımızdan, kendi eczanesini açamayacak durumda olanlara, ki bunların sayısı gün geçtikçe artacaktır, serbest eczacılar olarak iş imkanı yaratabiliriz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, eczane teknisyeni mezun edilen okullarda ve birçok Eczacılık Fakültesinde;
Bazı laboratuar eğitimleri,
Demo eczane programları,
Yaşadığımız uyum sorunlarına çare önerileri,
Medula programı demosu
ve reçete okuma dersleri verilmemektedir.

Yardımcı eczacılarımıza iş imkanı yaratmak adına, bunları, akademimiz bünyesinde kuracağımız kurslarda eğiterek işimize yarar hale getirebiliriz. Belki bu konuda bir üniversite ile de iş birliği yapılabilir.

Kaldı ki, kendi mesleklerini icra etmeye çalışan yeni mezun meslektaşlarımız, sadece bir yıllık yardımcı eczacılık dönemlerinde bile, rüştlerini ispatlıyor, bu işi en iyi yapmanın onlar için mesleki bir sorumluluk olduğunun bilinci içinde hareket ediyorlardı.

Bu mesleğin ana geçim kaynakları olduğunu, yaşamak ve yaşatmak için mesleği sorumluluklarının farkına vararak sürdürmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

Daha öncesindeki tecrübelerimizle, kendi aramızdan seçeceğimiz eczacılarımızla bu eğitimleri verebiliriz. Aynen daha önceleri akademimiz bünyesinde açılan ’’Dermokozmetik uzmanı yetiştirme programı’’ nda olduğu gibi.

Bizler kurslarımızda yetiştireceğimiz genç meslektaşlarımıza yeni bir çıkış yolu açarken aslında kendimize iyilik yapmış olacağız. Son derece eğitimli, almış olduğu eğitimi riske etmeyecek, enerjileri ve yeni dünya görüşleri ile yeni dünya düzeninde yerimizi almamızı sağlayacak, eczanelerimize yeni bir soluk getirecek bu arkadaşlarımıza bu fırsatı vermeliyiz.

Bu hazır ve eğitimli gruptan yararlanmak, onların ellerinden tutarak hayata kazandırmak, bizler için bir zorunluluktur. Başta anlattığımız meslektaşımızın yaşadıklarını yaşamamak ve ‘yeni meslektaşlarımız karşımızda eczane açıp bize rakip olurlar’ korkusu olmadan yardım etmek elimizdedir.

Aynı amaçla, eczane teknisyenlerini de eksiksiz birer teknisyen olarak yetiştirebilir, her iki kaynağımıza da aldıkları eğitime ve bize verimli olabilecek uygunlukta eğitimler hazırlamalı ve bu eğitimleri, ayrı sınıflar halinde mesleki yetkinliklerini ve sınırlarını bilmelerini sağlayarak vermeliyiz.

Bu şekilde vereceğimiz eğitimlerle heba olmasını önleyeceğimiz insan gücünü, memleket ekonomisine katkısı olacak bireylere çevirebilir, onları istihdam edebilir, meslektaşlarımızın da olumsuz örnekleri yaşamalarını büyük ölçüde önlemiş oluruz.
Onların ellerinden tutmak, onlara örnek olmak boynumuzun borcudur. Yani un var, şeker var, hadi helva yapmaya…

Uzm. Ecz. İbrahim YAVUZ

Önceki Uzm.Ecz.İbrahim YAVUZ Yazıları