Eczacı, bir hastalığın teşhisi konulduktan sonra tedavisi için kullanılacak yöntem ne olursa olsun yetkiye ve etkiye sahip, eski deyimiyle şifacı diye adlandırılan kişidir.
Yok canım daha neler? ‘Biz öldü bitti diyoruz, iyi meslek de geleceği yok diyoruz atılan başlığa bak’ diyenleri gördüm, duydum, anlıyorum. Başlık da budur, öngörüm de budur efendim.
Yazıyı okuduktan sonra ikna olmazsanız da anlarım. İnanırsan belki olur, inanmazsan hiç olmaz benim yaşam felsefem. Önce bu hudutsuz başlığı açıklamak isterim.
‘Eczacı kimdir?’ tanımı ile başlıyorum. Kalem benim, tanım benim. Öyleydi, değildi bilmem. Eczacı, hekim yarısı mıdır? Değildir. Bir mesleğin yarısı olmak mı? Asla. Hekimin diğer yarısıdır. İnsan vücudu ve hastalıkları araştıran kısmı değil de tedavi yöntemleri ile ilgilenen tarafı. Yani eşit iki parça. Eczacı bir hastalığın teşhisi konulduktan sonra tedavisi için kullanılacak yöntem ne olursa olsun yetkiye ve etkiye sahip, eski deyimiyle şifacı diye adlandırılan kişidir. Bitkisel ilaç, bioenerji, sentetik ilaç, biyolojik kaynaklı ilaç, medikal malzeme, majistral ilaç, psikoterapi (en çok yaptığımız), genetik ve biyomedikal yöntem ne ise devre ve duruma göre sağaltıcı etki gösteren ne var ise bilen ve sunan kişidir. Gelecekte bir tıbbi cihazın içine girilerek diyabet, tansiyon vs. tedavisi yapılacak olursa eczacı orada da varlığını koruyacak şifacı kimliğini her devirde kullanmaya devam edecektir.
Biz tıbbi cihaz mıyız? Nasıl tıbbi cihazla iyileşeceğiz diyorsak çipli günlere de buradan göz kırpmak maksadım. Bu kadar çiplerden, androit insanlardan ve biyomedikal tedavi yöntemlerinden söz edilirken biyomedikal eğitim de eczacılık fakültelerinin ders programlarına alınmalıdır, demeden geçmek istemiyorum.
Gelelim günümüze. Bir eczacının eczanesinde yaptığı o kadar görünmez iş vardır ki. Misal, dünyanın en iyi doktoru, en iyi ilacı en uygun hastaya versin biz onay vermeden hasta iyileşmez. ’Kullan kullan güzel ilaç vermiş, bir haftada ayağa kalkarsın’ deriz ve hasta iyileşir. Hasta üzerindeki plesoba etkimizi yadsıyan taş olur. Bir tek bu mu? Kaç bebeğin pişiğini iyileştirdiğimizi, kaç annenin göğüs ucu çatlağını çözdüğümüzü kim bilir? Kimse… Yara yanık önerileri, verdiğimiz beslenme önerileri... Peki kadınların bakım ve güzelliği için ilk danıştığı kimdir? Tek kozmetik dersi almış tahsilli kişi olan biz tabi ki. Daha neler neler… Anlatmakla bitmez. İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinden söz etmeyeceğim bile. Bildiğin gizli kahramanız. İnsanların dişinden tırnağına kadar her türlü sağlık ve bakım ihtiyacında yanında olan , kimsenin adını koymadığı, hakkını vermediği, bilinmeyen, görülmeyen, övülmeyen hizmetler yumağı sunar eczacı. Pozitif bilimin ışığında kendini yenilemekten de hiç gocunmaz. Gocunmayız yani hiçbir şeyden...
Yüzyıllardır bilimsel çalışmalarla ispatlanmış, doğru olduğuna inanılmış birçok yanlış tedavi yöntemi uygulandı. Yapılan yeni araştırmalarla, çalışmalarla büyük yanlışlardan dönüldü. Bugün de dönülüyor olan büyük yanlış, bitkilere sırtını çevirip insanın kendi yarattığına tapmasıdır. Bir tür narsizm. Yani doğada ben varım, ama sen benim benzerimi üretip onunla iyileşmeye çalışıyorsun. Bir nevi puta tapmak gibi kendi ürettiğinden medet ummak. İnsan vücudu ile ilgili okyanusta damla kadar olan bilgin ile okyanusa hükmetmeye çalışmak.
Bugünkü bilgilerimizin tümüyle kullanılmaz uygulanmaz olduğunu düşünmüyorum. Eskiden kangrenli kolun kesilerek tedavi edilmesi gibi bu kadar sentetik ilaç alımının da dönemin gerekliliği olduğunu biliyorum. Hatta insan ömrünün uzama sebebi olduğunu da düşünüyorum. Bugün bildiğimiz, ispatladığımız budur. Yaptığımız da budur. Gelecekte bir yeri tamir ederken diğer tarafı bozma haline bir çare bulunacağına da eminim.
Biz organiğiz ve çiplerle ya da öngöremediğimiz başka bir şekilde müdahale olmadıkça da organik kalacağız. Organik olanı kendi doğamıza yakın buluyoruz ve daha az reaksiyon vererek iyileşiyoruz. Bunu anlamamız geç oldu ama temiz oluyor.
‘Eczanelerin giderek yeşerdiğini ve daha da yeşereceğini görmemek için ya kör ya da takıntılı olmak gerekir’ diye düşünüyorum. Yapılan çalışmalar arttıkça tıbbi bitkilerin bilimsel tedavi yöntemi olduğunu bileceğiz, anlayacağız ve ispatlayacağız. Peki bu kadim bilgilerin tek sahibi kim? Eczacı değil mi? O zaman ısrarla yineliyorum! Tıbbi bitkiler, eczacının uzmanlık alanıdır ve eczacılık geleceğin mesleğidir.
Bilimsel eczacılığın 182. yılı anısına saygılarımla...