GRİP ve COVID-19  KUSURSUZ FIRTINA MI?

COVID-19 pandemisi sürerken girdiğimiz grip mevsimi, endişe ve soru işaretlerini artırdı: İki virüs arasındaki benzerlik ve farklar neler? Grip mevsimi, pandemiyi daha da tehlikeli yapacak mı? Grip aşısı COVID-19’a karşı etkili mi? Konuyu Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova değerlendiriyor.

Sonbahar aynı zamanda grip mevsimi. Ancak COVID-19 pandemisi nedeniyle bu sene sonbahara önceki yıllara oranla çok daha tedirgin giriyoruz. Hepimizin aklında pek çok soru var: COVID-19 ile grip (influenza) arasında benzerlik ve farklılıklar neler? Gribe yakalanmamız COVID-19’a yakalanma riskimizi artırır mı? Grip mevsimi, COVID-19’un daha da yayılmasına sebep olacak mı? Grip aşısının, COVID-19’a karşı etkisi var mı? Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Murat Akova bu ve benzeri soruların cevabını verdi.

GRİP MEVSİMİ ENDİŞELERİ ARTIRIYOR
Bilim dünyasının önde gelen yayınlarından Science dergisindeki “COVID-19 ve Grip: Kusursuz Fırtına” (Edward A. Belongia Michael T. Osterholm, “COVID-19 and flu, a perfect storm”) başlıklı bir makaleye atıfta bulunan Prof. Dr. Akova, bu iki hastalığın dünya çapında görülme sıklığı ile etki oranlarını karşılaştırıyor ve iki salgının bir arada olmasının endişelere neden olduğunu belirtiyor:

“Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına göre her yıl yaklaşık bir milyar kişi grip virüsü ile enfekte oluyor ve tüm dünyada 290 ile 650 bin kişinin grip ve ilişkili komplikasyonlar nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Ancak bu ölümlerin tamamı doğrudan grip nedeniyle olan ölümler değil. Altta yatan, örneğin kalp hastalığı olan bir kişi, gribe yakalandığında, kalp hastalığının seyri şiddetlenebiliyor ve bu kişi hayatını kaybedebiliyor. Gribe yakalanmamış olsa kalp hastalığından ölmeyecek olan bu ve benzeri durumdaki hastaların hayatını kaybetmesi de grip ile ilişkili sayılıyor.”

“Öte yandan Ağustos ortası itibariyle tüm dünyada COVID-19 vakası 21 milyona yaklaştı. 750 bin civarında da ölüm vakası var. Şunu da unutmayalım, COVID-19’un ortaya çıkması henüz yedi buçuk aylık bir süreyi kapsıyor. Yılsonuna kadar bu rakamlar daha da artacaktır. Eylül ayından itibaren influenza ve COVID-19’un bir arada olması nedeniyle çok şiddetli, bugüne kıyasla daha ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceğinden endişe ediyoruz.”

ORTAK VE FARKLI BELİRTİLER
Grip ile COVID-19’un pek çok benzer belirtiye sahip olduğuna dikkat çeken Akova, net teşhis için mutlaka test yapılması gerektiğinin altını çiziyor ve iki hastalığın benzer ve farklı belirtilerini şu şekilde sıralıyor:

“Her iki hastalıkta da ateş, titreme, öksürük, nefes darlığı, kas ve eklem ağrıları, boğaz ağrısı, burun akıntısı, baş ağrısı ve ishal belirtisi olabiliyor. Bununla birlikte yapılan çalışmalarda COVID-19 hastalarında yüzde 50’ye varan oranda tat ve koku alma bozuklukları saptandı. Aslında bu belirtiler grip hastalarında da görülebiliyor ama COVID-19 vakalarında daha fazla, dolayısıyla bu durum farklılık olarak ortaya konulabilir. Benzer şekilde COVID-19 belirtilerinde yüzde 40’a varan oranda ishal görünüyor. İshal, grip vakalarında da görülebilir ama bu oranda değil.”

“COVID-19, damar iç yüzeyini etkileyen bir hastalık. Damar içerisinde pıhtılaşmalar ve tıkanmalar ortaya çıkabiliyor, bu nedenle hastalarda inme ve sinir sistemine bağlı birtakım bulgular ortaya çıkabiliyor. Damar tıkanıklığı kalbi ve bütün damar sistemini tuttuğu takdirde, hastanın enfarktüs geçirmesi, kalp zarında iltihaplanma olasılığı ve kalp yetmezliği görülmesi söz konusu. Ayrıca akciğerlerde de emboli dediğimiz pıhtılaşmalara neden olabiliyor.”

“Göz damarlarında da tıkanıklık ve emboliler oluşması sonucunda gözlerde birtakım belirtilerin ortaya çıkması söz konusu. Ancak bu belirtilerden bazıları ancak gözde spesifik bir tomografi yapılarak ortaya çıkabiliyor. Özetle COVID-19, tüm vücutta damarları tıkayıp hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabiliyor.”

BULAŞICILIK
Hem COVID-19 hem de grip virüslerinin hasta kişinin ağzından çıkan damlacıklar aracılığı ile yayıldığı bilinen bir gerçek. Ancak Prof. Dr. Murat Akova, COVID-19’un bulaşmasında pek de bilinmeyen bir risk daha olduğuna dikkat çekiyor:

“Her iki virüs de konuşurken, öksürürken ağzımızdan çıkan damlacık adı verdiğimiz küçük partiküller aracılığıyla bulaşıyor. Dolayısıyla ağızdan çıktıktan sonra iki metrelik mesafede ağzı ve burnu açıkta olanlara bulaşabiliyorlar. Ancak COVID-19 için giderek artan oranda şüphe edilen ve daha fazla kanıtın ortaya çıktığı aerosol şeklinde yani daha küçük damlacıklarla da bulaşma riski de söz konusu. Bu çok önemli çünkü aerosoller çok daha küçük partiküller ve damlacığa kıyasla çok daha uzun süre havada kalabiliyorlar. Dolayısıyla kapalı bir ortamda COVID-19 virüsü taşıyan bir kişiden, öksürmesine gerek kalmadan, nefes aldığında ortaya çıkan aerosollerin, o kişi odayı terk etse bile virüsü odaya giren bir başka kişiye bulaştırma riskinden şüphe ediliyor.”

“COVID-19’un bulaştırıcılığında şöyle bir fark da var: Artık biliyoruz ki COVID-19 hastalarının hepsi bulaştırıcı değil. Ama COVID-19 hastaları arasında ‘süper bulaştırıcılar’ denen ve tüm hastaların yaklaşık yüzde 10 ila 20’sini kapsayan küçük bir grup var. Bu kişiler tüm bulaşların yüzde 80’inden sorumlu.”

GRİP AŞISI OLMALI MIYIZ?
Grip aşıları yıllardır, grip mevsimi ile birlikte gündeme geliyor ve öneriliyor. Peki, grip aşısının COVID-19’a yakalanma ya da etkilerini azaltma konusunda bir faydası var mı? Son dönemde yapılan araştırmalara dikkat çeken Akova, grip aşısının mutlaka yapılması gerektiğinin altını çiziyor:

“Şu an elimizde ABD, Brezilya ve İtalya’da yapılan üç farklı çalışma var. Bu çalışmalar, grip aşısı olanlarda COVID-19’un hastalık şiddeti ve bu hastalığa bağlı ölümlerin azaldığını gösteriyor. Dolayısıyla bu çalışma sonuçları bize grip aşısının COVID-19’a karşı dolaylı olarak koruma sağlayabildiğine yönelik veri teşkil ediyor.”

“Ülkeler şimdiden hazırlıklarına başladı. Türkiye’de 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar bu aşıyı mutlaka yaptırmalı. İngiltere bu yaş sınırını 50’ye çekti. Ayrıca ilkokul çocuklarını, hamileleri ve okula giden çocuğu olan herkesi aşılamayı hedefliyor.”

“Teorik olarak, 6 ay üzerinde olan herkes, aşı bulduğu takdirde mutlaka aşı yaptırmalı. Daha önce hiç aşı yaptırılmamış 6 ay ila 9 yaş arasındaki çocuklara bir ay arayla iki doz aşı yaptırılması gerekiyor. Bunun dışında kalan herkese tek doz aşı yapmak yeterli. Eğer 65 yaş üzerindekiler için ekstra koruma sağlayan aşılar ülkemize getirilirse bu yaş grubundakilerin mutlaka bu aşıyı yaptırmış olması gerekiyor.”

Önceki DOKTOR KÖŞESİ Yazıları