Günlük hayatta sıklıkla tükettiğimiz kafein uyanıklık hissini ve dikkati arttırdığı için tercih edilmektedir. Sağlıklı yetişkinlerde günlük 400 mg ve altında kafein alımı güvenli kabul edilirken, yüksek doz kronik kafein kullanımı sinirlilik, anksiyete, kas seyirmesi, uykusuzluk ve çarpıntı ile karakterize “kafeinizm”e yol açabilmektedir. Her gün tükettiğimiz kahve (30-180 mg), çay/yeşil çay (20-110 mg), kola benzeri içecekler (15-30 mg), enerji içecekleri (80-300 mg) gibi içeceklerdeki kafein miktarını topladığımızda bu düzeyi aşmak hiç de zor değildir. Ayrıca, piyasadaki birçok ağrı kesici, migren tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar ve Tarım Bakanlığından ruhsatlı bazı bitkisel preparatlar 25-160 mg arasında kafein içermektedir.



Kafeinin kardiyak problemi olanlarda, diyabet hastalarında, hamilelerde, yaşlılarda, çocuklarda, kafein hassasiyeti olanlarda çok daha dikkatli tüketilmesi tavsiye edilmektedir!




* Ergenlik çağındaki çocuklar için günlük 100 mg kafeinin aşılmaması gerekir.


* Epileptik hastalarda nöbet sıklığını arttırma riskine karşı yüksek miktarda kafein tüketiminden kaçınılması gerekir.


* Hamilelerde günde 300 mg ve daha yüksek kafein tüketimi düşüklerle ve düşük doğum ağırlığı ile ilişkilendirilmiştir.


* Hassas bireylerde 50 mg gibi küçük dozlarda dahi anksiyete, uykusuzluk, gastrointestinal sorunlar gibi istenmeyen etkiler gözlenebilir.





Sık kafein tüketimine bağlı bir diğer problem ise kafein yoksunluk sendromudur. En sık bildirilen yoksunluk sendromu, son kafein dozundan 12-24 saat sonra başlayan baş ağrısıdır. Yorgunluk, uyku hali, sersemlik, bulantı, kusma, huzursuzluk, kas ağrısı, depresyon, konsantrasyon güçlüğü kafein yoksunluğunda görülen diğer semptomlardır.




Besin ve İlaçlarla Etkileşimi




Kafein, karaciğerde sitokrom P-450 enzim sistemiyle özellikle de CYP 1A2 izozimiyle metabolize olmakta, bazı besin ve ilaçlar bu enzimini etkileyerek kafein metabolizmasını değiştirmektedir. Örneğin simetidin, klaritromisin, norfloksasin ve alkol kafein metabolizmasını yavaşlatarak (CYP 1A2 aktivitesini azaltarak) kafein toksisitesine yol açabilir. Karaciğer hastalarında, yeni doğanda ve hamilelik sırasında kafein metabolizması çok daha yavaştır. Kafein içeren ilaç kullananların veya çok kahve tüketenlerin CYP 1A2 aktivitesini etkileyen ilaçları kullanmaları durumunda özel dozaj ayarlaması gerekebilir. Sigara kullanımı ise kafein metabolizmasını arttırmaktadır. Kafeinin yarılanma ömrü yaklaşık 4-6 saat iken bu süre sigara kullananlarda yaklaşık 3 saattir. Fenobarbital, omeprazol, pirimidon, rifampin, ritonavir gibi ilaçlar; kömürde pişirilmiş yiyecekler, brokoli, karnabahar ve lahana gibi bazı sebzeler de kafein metabolizmasını CYP 1A2 indüksiyonu ile hızlandıran diğer örneklerdir.




Kafein bir santral sinir sistemi (SSS) stimülanıdır ve SSS’e etki eden ilaçlar ve kafein birlikte kullanıldığında santral sinir sistemindeki stimülan etki aditif olarak artar. Dolayısıyla amfetamin, metilfenidat, psödoefedrin gibi ilaçlarla tedavi gören hastalarda yüksek kafein tüketiminden kaçınılmalı veya dikkatle kullanılmalıdır. Kafeinli içecekler ve depresyon tedavisinde kullanılan monoaminoksidaz (MAO) inhibitörleri'nin birlikte alınması da tehlikeli besin-ilaç etkileşmelerine neden olabilir. MAO inhibitörleri ile tedavi görmekte olan hastalarda aşırı kafein tüketimi sonucu şiddetli hipertansif kriz veya tehlikeli kardiyak aritmiler görülebilir.




Toksitoloji





Enerji içeceklerinde kafein miktarı




Son yıllarda özellikle öğrenciler ve sporcular arasında enerji verici niteliği nedeniyle tüketimi giderek artan enerji içeceklerinin zihinsel uyanıklık sağladığı, dayanıklılığı ve enerjiyi arttırdığı, yorgunluk hissini azalttığı bilinmektedir. Ancak enerji içeceği tüketimine bağlı vaka bildirimleri incelendiğinde, yüksek miktarda enerji içeceği içtikten kısa süre sonra göğüs ağrısı, akut solunum güçlüğü ve çarpıntı gibi şikâyetleriyle hastaneye başvuran hastaların çoğunun sağlıklı gençler olduğu görülmüş, enerji içeceklerinin kafein içeriği tartışma konusu haline gelmiştir.





Türkiye’deki yasal düzenlemelere bakacak olursak; Türk Gıda Kodeksi’nin yayımladığı Enerji İçecekleri Tebliği’ne göre:





- Enerji içeceklerinin kafein miktarı 150 mg/L’den fazla olmamalıdır!




- Enerji içecekleri alkol ile birlikte tüketilmemelidir. Alkol beraberinde alınan kafein alkol ile oluşan sedatif etkilerin ortaya çıkış süresini uzatabilir. Bu durum alkol toksisitesine yol açabilir.


- Çocuklar, 18 yaş altı kişiler, yaşlılar, diabetikler, yüksek tansiyonu olanlar, gebe ve emzikli kadınlar, metabolik hastalığı olanlar, böbrek yetmezliği olanlar ile kafeine hassas kişiler için tavsiye edilmez.




- Enerji içecekleri sporcu içeceği değildir! Yoğun fiziksel aktivite sırasında veya sonrasında tüketilmemelidir. Birçok genç ve sporcu, enerji içecekleri ve sporcu içecekleri arasındaki farkı bilmemektedir. Sporcu içeceklerinde amaç egzersiz sırasında veya sonrasında terlemeyle oluşan sıvı-elektrolit kaybını önlemek iken, enerji içecekleri yorgunluk hissini azaltmakta, performans ve enerjiyi arttırmaktadır. Sporcu içecekleri genellikle karbohidrat, mineraller, elektrolitler, vitaminleri ve diğer nutrientleri içerirken, enerji içecekleri karbohidrat, vitaminler, mineraller dışında kafein, taurin ve guarana gibi stimulanlar içerir. Sporcu içecekleri ve enerji içecekleri arasındaki en önemli fark sporcu içeceklerinin kafein veya başka bir uyarıcı madde içermemesidir. Gençler enerji içeceklerini spora başlamadan hemen önce ya da spor yaptıkları esnada kullanmakta, bu durum hızla gelişecek dehidrasyon sonucu çarpıntı ve kalp krizlerine neden olabilmektedir. Egzersiz sırasında su kaybının yanında enerji içeceklerinde bulunan kafeinin diüretik etkisi ile artan dehidrasyon riski özellikle yaz aylarında çok daha tehlikelidir.




Kaynak:




- Sipahi H, Sönmez İ, Aydın A. Enerji içecekleri ve insan sağlığı üzerindeki etkileri. Türkiye Klinikleri J Pharm Sci, 3(1):39-46 (2014).



- RxMediaPharma İnteraktif İlaç Bilgi Kaynağı, 2016. (Erişim tarihi: 21.06.2016).




Sağlıklı günler dilerim…


Önceki TOKSİKOLOJİ Yazıları