Hatırlarsanız 90’lı yıllarda dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in formunu korumak için kuşburnu meyvesi tükettiği haberleri yayılınca kuşburnu satışlarında patlama yaşanmıştı. Aslında zayıflama tutkunları her sene yeni bir trendin peşinde koşuyor. Bunca koşuşturmaya, her yıl farklı şekillerde pazarlanan ürünlere ve diyetlere rağmen; çevrenizdeki insanlara baktığınızda obezite sorununun çözüldüğünü söyleyebilmek mümkün değil.
Bir bilimsel derginin Mart 2015 sayısında yayımlanan yeni bir bulgu sanırım bu yıl da kuşburnu meyvesinin değerini artıracak. Japon araştırıcılar tarafından yürütülen klinik çalışmada kuşburnu meyvesi özütünün abdominal organların etrafını çevreleyen yağın azaltılmasında yararlı olabileceği gösterilmiş.
Bu konuda ilk bulgular 2007 yılında yine Japon araştırıcılar tarafından yürütülen deneysel (in vitro) ve deney hayvanı (in vivo) çalışmalarda elde edilmişti. Meyvelerin %80 sulu aseton özütünün obez olmayan farelerde beslenme değişikliğine yol açmadan organları çevreleyen yağların artışını ve dolayısıyla ağırlık artışını önlediği gözlemlenmişti. Yani “herhangi bir diyet yapmadan kilo vermek” şeklinde yorumlanabilecek önemli bir bulgu; filizlenen ümitler.
Meyvenin tümü toz edilerek uygulandığında bu etki zayıflarken, meyvenin sadece etli kısmı uygulandığında herhangi bir etki gözlenememiş. Araştırıcılar etkinin tohumlarda bulunan fenolik yapıdaki “trans-tilirozit” ile bağlantılı olduğunu ileri sürüyorlar. Yapılan çalışmada bu bileşiğin etkisinin piyasada bulunan bir zayıflama ilacı olan orlistat‘dan bile daha kuvvetli olduğu görülüyor. Orlistat gibi sentetik zayıflama ilaçlarının riskleri düşünüldüğünde önemli bir bulgu. Tilirozitin peroksizom proliferatör-aktive olmuş reseptör alfa mesajcı RNA ekspresyonunu artırması sonucu etkili olabileceği düşünülüyor. Esasında bu yolak son yıllarda zayıflama ilacı geliştirmek amacıyla yürütülen çalışmalardaki önemli hedeflerden biri olarak biliniyor. Bir başka Japon araştırıcı grubu tarafından diyetle obez kılınmış farelerde ve 3T3-L1 hücreleri üzerinde yürütülen çalışmalarda kuşburnunun sulu etanol özütünün adipozitlerde lipit birikmesini baskıladığı tespit edilmiş. Diğer taraftan kuşburnu meyve suyunun obez bireylerde sistolik kan basıncını ve plazma kolesterol seviyelerini düşürdüğü gözlemlenmiş. Bu çalışmalarda kafama takılan soru, sanırım araştırıcıların tohum diye tanımladıkları kısım aslında bitkinin aken tipi meyveleri. Çünkü kuşburnu meyvelerinin dışındaki kırmızı etli kısım meyve değil “hipantiyum” yalancı meyve, yani bitki çanağı.
Deneysel ve deney hayvanlarında elde edilen bulguların klinik olarak da desteklenmesi etkinlik konusunda daha inandırıcı olduğu malum. Yukarıda bahsettiğim yeni çalışma bu konuda bize kanıt ortaya koyuyor.
Tek-merkezli, çift-körlü, randomize, placebo kontrollü, yani bilimsel klinik çalışma formatına uygun tasarlanan bu klinik araştırma 32 preobez (beden-kitle indeksi 25 ile 30 kg/m2 arasında olan) birey üzerinde yürütülmüş. 100 miligram Kuşburnu (tohumları dahil) etanol özütü (en az yüzde 0,1 tilirozit taşıyor), dekstrin ve siklodekstrin ile hazırlanmış tablet ya da benzer görünüşte plasebo tablet (kuşburnu özütü hariç tüm eksipiyanları taşıyor) kullanılmış. Uygulama 12 hafta süresince günde bir tabletin çiğnenmesi şeklinde planlanmış. Araştırmanın başlangıcı, sekizinci ve onikinci haftalarında yapılan ölçümlerde kuşburnu tabletinin toplam abdominal yağ, abdominal organların toplam etrafındaki yağ, vücut ağırlığı ve vücut kitlesini gerek bireylerin başlangıçtaki değerleri ve gerekse plasebo verilen gruba göre belirgin bir şekilde azalttığı gözlelenmiş.
Kuşburnu uygulamasının güvenilirliği ile ilgili herhangi bir olumsuz bildirim bulunmuyor. Sitokrom P450 3A yolağını etkilemediği gösterilmiş. Sadece kuşburnu meyve suyunun parasetamolün kan derişiminin %16 azalttığı kayıtlı.Kuşburnu meyvelri en zengin C vitamini kaynaklarından biri olarak da biliniyor.