Meme kanseri mi? Bende olması mümkün değil!

İnsanların günlük konuşmalarının önemli bir kısmı sağlık üzerine. Selamlaşmadan başlayan insan iletişimi, önce karşısındaki insanın sağlığını sormakla başlıyor. Ancak 21. yüzyılın hızla akan günlük hayatında, insanlar kendilerine daha az zaman ayırabiliyorlar, kendileriyle ilgili kontrolleri daha fazla öteler ve unutur haldeler. Bir de tüm bunların üzerine tarama teknolojilerinin kendisinin, ölümcül olduğuna dair şehir efsaneleri de sosyal medya ve ana akım medya üzerinden yayıldıkça kanser savaşçılarının işi biraz daha zorlaşıyor.

Dünyada kadınlarda en sık saptanan kanser olan meme kanseri, rahim ağzı kanseri ile birlikte erken teşhis edilebilir kanserler arasında ilk sırada. Düzenli taramanın yarattığı etkiyle, erken teşhis edilen meme kanserinin, günümüzde ölümcül seyri kırılmayı başarmıştır.

Peki, taramayı kime ne zaman ve hangi teknoloji ile yapmak gerek?

Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı tarama rehberinde, 40 yaş üzerinde mamografi ile tarama önerilmektedir. Ancak burada bahsedilen, kitlesel taramadır. Kadının aile öyküsüne ve meme yoğunluğuna, genetik riskine bakılmaksızın yapılan toplumsal taramadır. Faydası büyüktür ancak meme sağlığı konusunda akademik çalışmalar yapan meme cerrahları olarak bizler sürecin farklı yorumlanmasından yanayız.

Meme kanseri taramasında öncelikle takım çok önemli. Tarama için kadına hizmet veren takımın olmazsa olmazı meme cerrahıdır. Kadının ultrasonografi eşliğinde meme muayenesini yaparak meme yoğunluğu hakkında veri toplar. Kadının kişisel ve aile öyküsünü alarak, taramanın başlaması gereken zamanı ve kullanılması gereken teknolojileri belirler.

Belirlenen kriterlere göre, ailesinde meme kanseri geçmişi bulunmayan, memesi yoğun olmayan, kategori A yoğunlukta olan bir kadında, meme cerrahı muayenesini takiben dijital mamografi cihazları ile 2 yılda bir kontrol uygunken, meme dokusu yoğun olan bir kadında 40 yaşından itibaren yılda bir kesitsel mamografi yapan teknolojileri tercih etmek gerekir. Ailesinde meme kanseri öyküsü bulunan bir kadında ise durum tamamen farklıdır. Örneğin, annesi 40 yaşında meme kanseri tanısı almış bir kadının kendi kızı, 30 yaşından itibaren her yıl kesitsel mamografi ve tercihan 2 yılda bir meme MR ile takibe alınmalıdır ve meme cerrahı muayenesi aksatılmamalıdır.
Türkiye özelinde bizi zora sokan bir başka güçlük ise meme kanserli kadınlarımızın %47’sinin 50 yaş altında genç kadınlar olmasıdır. 40 yaş altı, aile öyküsü bulunmayan genç alt grupta ise taramada meme cerrahının USG eşliğinde yaptığı rutin kontroller altın değerindedir. Ancak ultrasonografi ile meme kanserinin atlanma olasılığı da mevcut olduğundan, düzenli kontroller, bir önceki kontrolde gözlenemeyen bir değişikliğin saptanması konusunda genç kadını ve meme cerrahını da başarıya taşır.

“Genetik testlerin yeri nedir?” sorusunun yanıtı ise, yine meme cerrahının muayenesinden sonra ortaya çıkar. Kadının genetik danışmanlık sürecinin ilk aşamasını yöneten meme cerrahı, kadının genetik test ihtiyacını ve test ihtiyacı varsa, bu testin zamanlamasını da belirler. Genetik test sürecinde ortaya çıkabilecek kaygıları azaltmak da meme cerrahının vazifesidir. Umut her zaman vardır, varolacaktır ve yürütülen bu süreçte iletişim ve hekimin hastaya ayırdığı vakit ölçüsünde kalite de artar.

“Meme kanseri tanısı aldım, süreç benim için kötü mü geçecek?” sorusunun yanıtı da yine iletişimde gizlidir. Kadının seçeceği meme cerrahı ile kuracağı iletişim, meme hemşiresinin her an, her soru ve sorunda çözüm üretebilmesi kanser tedavisinde başarıya giden yolu açacaktır. Ultrasonografi eşliğinde meme muayenesi ve kadının meme ve aile özelliklerine göre seçilen tarama yöntemlerinden elde edilen veriler ışığında kanserin tedavisi dikkatle planlanmalıdır. Tümörün biyolojik özelliklerine göre belirlenen ilaç tedavisi veya ameliyat kararı, radyoloğun çizeceği yol haritasına göre belirlenir. Günümüzde gelişen ışın tedavisi yöntemleri ve ameliyat teknolojileri sayesinde de kadının memesini kaybetme riski de %92 azalmıştır. Memenin alınması gerekse dahi yeni gelişen doku ve implant teknolojileri sayesinde kısa süren anestezi süresi altında, estetik olarak kabul edilir ve beğenilir sonuçlar da elde edilmeye başlamıştır.

Bovin perikardından elde edilen, hücreden arındırılmış dokular ve yeni geliştirilen implant teknolojileri sayesinde, pektoral kas zedelenmesi ihtimalini azaltan ameliyatlar hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu aşamada, sadece meme rekonstrüksiyonu ile uğraşan meme plastik cerrahları, estetik bakış açısı ile kadının taleplerine yanıt verebilecek ameliyat teknikleri geliştirmişlerdir.

Türkiye’nin güzide sağlık neferi eczacılarımız için tarama ve tedavi aşamalarını özetlemeye çalıştığım bu yazıyı sonlandırırken, son bir mesajım olacak. Meme kanseri kaderdir, ancak iyileşme bilim ve sevgiyle olur. Sağlıkla kalın…

Önceki PHARMETİC SAĞLIK Yazıları