Yazıma başlarken geçen haftalarda kutladığımız 14 Mayıs Eczacılık Bayramı vesilesi ile tüm meslektaşlarımın gününü kutlar, mesleğimizin zorluklarının giderek azaldığı, eczanelerin maddi zorluklar nedeniyle kapanmadan varlıklarını sürdürebileceği güzel günlere en kısa zamanda ulaşabilmeyi temenni ederim.



Bu ay yeniden ve dilim döndüğünce sizlere probiyotiklerle ilgili son çalışmalardan ve bilgilerden söz edeceğim. Umarım web sayfamızın takipçilerine ve meslektaşlarıma bir nebze de olsa faydalı olabilirim.



***Bağırsak mikrobiyotamızda faydalı ve zararlı bakterilerin yaşadığı bilinmektedir ve sağlıklı bireylerin gastrointestinal sisteminde faydalı bakteriler sayıca zararlı olanlara göre fazladır. Bu denge bozulduğunda mikrobiyal disbiyozis denilen durum ortaya çıkar. Bunun sonucunda ise



-Inflamatuar bağırsak hastalıkları


-Kalp damar hastalıkları


-Metabolik sendrom


-Diyabet


-Obesite oluşma riski artar.



Probiyotikler ise bu hastalıkların tedavisinde gelecek için umut vermektedir.



*** Faydalı bakterilerin immün sistemin uyarılması, karaciğer detoksifikasyonu, vitamin üretimi, aminoasit sentezi gibi bir çok önemli işlevi vardır.



***Bağırsak mikrobiyotası her insanın kendine özgüdür yani parmak izi gibidir. Son yıllarda yapılan çalışmalar kişiye özgü probiyotiklerle tanışabileceğimiz ışığını yakmaktadır.



***Mikrobiyota yaşam tarzı, yaşanılan bölge, kültürel beslenme şekli, genetik faktörler, antibiyotik kullanımı, yaş ile yaşam boyu değişebilmektedir. Son zamanlarda ülkemizde yaygınlaşarak kullanılmaya başlanan chia yağı gibi ürünlerin aslında bizim mikrobiyotamızla uyumlu gıdalar olmadığını ve sindiriminde problemler yaşanabileceğini söylemek isterim.



*** Yüksek oranda proteinden zengin beslenmede ; proteinlerin kalın bağırsaktaki fermentasyonu sonucu oluşan metabolitlerinin kalp damar hastalıkları, kalın bağırsak kanseri ve inflamatuar bağırsak hastalıkları riskini artırdığı bilinmektedir. Yağdan zengin beslenmede ise bağırsak duvarının bütünlüğü bozulur ve geçirgenlik artar. Probiyotikler ve prebiyotiklerin yağ depolanmasını azaltıp kalori harcanmasını artırarak obesitede faydalı olabileceği potansiyeline sahip oldukları düşünülmektedir.



***Son yıllarda yapılan çalışmalarda ise Akkermansia municipila adıyla bilinen bakterinin obesite karşıtı bir probiyotik olduğu bildirilmiştir. Aynı bakteri ülseratif kolitte ve otistik çocuklarda düşük oranda bulunmuştur. Şu an için ticari preparatı bulunmayan bu probiyotiklerin pastörize edilmiş formülasyonlarıyla en erken 2019 gibi tanışabileceğimiz bilgisi bulunmaktadır.



***Fekal transplantasyon( gaita nakli) : Sağlıklı birey gaitasının (dışkı) bir dizi işlemden geçirilerek endoskopik uygulama ile hasta bireyin bağırsak lümenine verilmesi işlemidir. İlk kez 1958 yılında enterokolitli hastaya gaita nakli yapılmıştır. Bu işlem inflamatuar bağırsak hastalığı, kronik kabızlık, irritabl kolon hastalıklarının tedavisinde uygulanır olmuştur. Yanısıra Parkinsonda ,diyabette çalışmalar devam etmektedir. Uygulama için gaita kültürü alınacak kişinin bir çok taramadan geçirilmesi ve sorgulanması esastır. Çok sayıda başarılı sonuçlar alınmasına rağmen daha çok uygulanabilir hale gelmesi için daha fazla randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.



Son olarak ; probiyotikler tüm dünyada bilim adamlarının fazlaca ilgi odağındadır ve çok sayıda çalışmalar yapılmaktadır.



Ümit ediyorum ki ; tıbbın babası Hipokrat’ın ‘tüm hastalıklar bağırsakta başlar’ sözünden yola çıkarak ve günümüzde koruyucu hekimlik ve eczacılığın da önemini bilerek, hastalıklara yakalanmadan halkın sağlığını bu tür çalışmalar sonucu daha fazla koruyabileceğiz.



Sağlık dolu günler diliyorum…..



Ecz.Hayriye Başkan


Önceki PHARMETİC SAĞLIK Yazıları