Psoriazis, diğer adıyla sedef, toplumun % 2 sinde görülen , son derece yaygın bir cilt hastalığıdır. Kırmızı renkte, sınırları keskin döküntüler veya üzerinde gümüşi renkte kepeklenmeler görülen plaklar şeklinde kendini gösterir. Çok hızlı bölünen deri hücrelerinin üst üste birikmesi sonucu oluşur. Sedefte deri hücrelerinin bölünme oranı, normal deriye göre bin kat daha fazladır. Hücrelerin dökülebilmesi için bu bölünme oranı çok yüksektir.Bundan dolayı dökülemeyen hücreler kümelenerek psoriazisin(sedefin) karakteristik gümüşi pullarını oluştururlar. Saçlı deri,bileklerin,dirseklerin,dizlerin,kaba etlerin ve ayak bileklerinin arka kısımları veya sürekli travmaya maruz kalan bölgelerde görülür.Bazı olgularda tırnaklar yüksük görünümünü almıştır.Olguların % 50 si genetiktir.Bulaşıcı değildir.
Sedef, deri hücrelerindeki temel bir yetersizliğin sonucudur. Hastaların % 36 sının ailelerinde bir ya da daha fazla kişinin sedef hastası olduğu saptanmıştır.
Sedefin kalıtsal nedenlerinin yanı sıra, hastalığın oluşumuna katkıda bulunan birkaç faktör olabilir; tamamlanmamış protein sindirimi, bağırsak toksemisi karaciğer işlevinde bozukluk, alkol tüketimi,hayvansal yağların aşırı tüketimi,beslenme faktörleri,stres.
Tamamlanmamış Protein Sindirimi ve Bağırsak Toksemisi:
Diyet lifi bakımından zengin olmayan bir beslenme, bağırsak kaynaklı toksinlerin artışına sebep olur.(1)* Diyette lif, sağlıklı bir kolon için kritik bir önem taşır.Birçok lif bileşeni,bağırsak toksinlerini bağlar ve dışkıyla atılmalarını sağlar.Bu yüzden sedef hastalarının sebze ve meyve yönünden zengin bir beslenme uygulaması yararlıdır.
Karaciğer İşlevinde Bozukluk :
Karaciğer işlevindeki anormalliği iyileştirmek sedefte büyük yarar sağlar.(2)* Sedef kandaki çeşitli mikrobiyal yan ürünlerin varlığına bağlıdır. Eğer karaciğer, bağırsaktaki bu toksinlerin aşırı düzeyleri tarafından etkilenirse ya da karaciğerin detoksifikasyon işlevinde azalma olursa,kandaki toksin düzeyi artar ve sedef daha da ilerler.
Alkol Tüketimi:
Alkol tüketiminin sedefi büyük ölçüde ilerlettiği bilinmektedir.(3)* Alkolün bu etkisi toksinlerin bağırsakta emilimini artırması ve karaciğer işlevini azaltmasından kaynaklanır. Sedef hastaları alkol alımını bırakmalıdırlar. Devedikeninin (silimarin) sedef tedavisinde önemli bir rolü olduğu görülmüştür. Bu durum büyük olasılıkla karaciğer işlevini geliştirme, iltihabı engelleme ve hücrelerin aşırı çoğalmasını yavaşlatma etkisinin bir sonucudur.(4)*
Beslenme Faktörleri ve Omega3 yağ asitleri:
Sedefin tedavisinde beslenme ile alınan yağların kontrolü son derece önemlidir . Sedef hastalarının derilerinde lökotrienler olarak bilinen iltihabi bileşiklerin üretimi normalden birkaç kat daha fazladır.Et ve hayvansal gıda ağırlıklı beslenmede bu iltihabi bileşiklerin düzeyi artar. Hastalığın seyrini artırmamak için hayvansal gıdaların özellikle et,hayvansal yağ ve süt tüketimini kısıtlamak gerekir. Omega 3 yağ asitleri bu durumda özellikle yararlıdır. Çeşitli çalışmalar beslenmenin 1,8 g EPA ve 1,2 g DHA içeren balık yağıyla desteklenmesinin önemli iyileşme sağladığını göstermiştir. Düzenli olarak soğuk su balığı yemek ve günde 1 yemek kaşığı keten tohumu almak ta faydalı olacaktır.
E vitamini, soğan , sarımsak gibi doğal maddelerin de iltihabi oluşumu azaltmada yarar sağladığı bilinmektedir.
Yanısıra Aspirin ve NSAI(Nonsteroid antiinflamatuar)ilaçlar sedefin kötüye gitmesine sebep olurlar.(5)*
Besin Destekleri:
Sedef hastalarında yaygın olarak A vitamini ve Çinko düzeyleri düşüktür. Avitamini ve Çinko’nun cilt sağlığındaki kritik rolü bilindiğinden ,bu bağlantı olmasa da bu besinlerin desteği gereklidir.(6*) (7)*
Krom desteğinin , insülin reseptör duyarlılığını artırdığı belirtilmiştir çünkü sedef hastalarında çoğunlukla insülin ve glukoz serum düzeyi yüksektir.(8)*
Antioksidan olan Selenyum düzeylerinin , sedef hastalarında düşük olması; fazla alkol tüketimi, kötü beslenme ve aşırı cilt hücresi kaybı gibi anahtar besinleri yok eden faktörlere bağlanabilir.Ağızdan alınan Selenyum ve E vitamini tedaviye destek sağlayacaktır.(9) *
Ultraviole Işın:
Güneş ışığı sedef hastaları için son derece faydalıdır. Ayrıca PUVA denilen tedavi yöntemiyle doktor kontrolünde UVA ışını verilerek tedaviye destek sağlanmaktadır.
Sağlıkla kalın…..
REFERANSLAR:
(1)*E.Rosenberg and P.Belew’’Microbial Factors in Psoriazis’’Arch Dermatol 118(1982):1434-44)
(2)*(Dr.G.Weber and K.Galle.’’The Liver,a Therapeutic Target in Dematoses’’,Med Welt 34(1983):108-11).
(3)*.(B.E.Monk and S.M.Neill ‘’Alcohol Consumption and Psoriazis’’Dermatologica 173(1986):57-60)
(4)*(H.Hikino,et al. ‘’Antihepatotoksik Actions of Flavanolignans from Silybum Marianum Fruits’’ Planta Medica 50 (1984):248-50.)
(5)*(K.Kragballe and M.D.Herlin. ‘’Benoxapren Improves Psoriazis’’Arc Deramatol 119(1983)548-52)
(6)*(S.Majewski,et al ‘’Decreased Levels of Vitamin A in Serum of Patients with Psoriazis’’ Arch Dermatol Res 280(1989):499-501
(7)*.(A.Donadini, A. Dazzaklia, and G.Desirello ‘’Plazma Levels of Zn,Cu and Ni in Healthy Controls and in Psoriatic Patients’’ Acta Vitamin Enzimol 1 (1980):9-16
(8)*(P.Fratino, C. Pelfini,A. Jucci and R.Bellazi.(Glucose and Insulin in Psoriazis:The Role of Obesity and Genetic History’’ Panvinerva Medica 21(1979):167 .
(9)*(L.Juhlin,L.Bedquist,G.Echman, et al. ‘’Blood Glutathione-Peroxide Levels in Skin Diseases:Effect of Selenium and Vitamin E Treatment’’, Acta Dermat Vener (StockhH ) 62 (1982):211-4.