Eski çağlardan beri bitkiler yiyecek kaynağı ve sağlığın iyileştirilmesi bakımından insan hayatında önemli bir yer tutmuştur.Yapılan araştırmalar hasta bakımı ve yara iyileştirilmesinde de büyük ölçüde bitkilerden faydalanıldığını doğrulamaktadır.Yara doku devamlılığının bozulması , dokuların kesintiye uğraması veya tahribatı olarak tanımlanabilir. Yara iyileşmesi; epitelyal, endotelyal, inflamatuar hücrelerin, trombosit ve fibroblastların bir araya gelip, normal işlevlerini belirli bir sıra ve düzen içerisinde yerine getirmeleriyle karakterizedir.



Yara iyileşmesi ve dokuların oksidatif hasardan korunması için antioksidan içeren bileşiklerin topikal uygulanmasının faydalı olacağı gösterilmiştir.Yara iyileşmesinde koagülasyon ,inflamasyon,kollajen yapımı ,epitel oluşumu sağlayan ve antifungal,antibakteriyal, antioksidan etki gösteren tıbbi bitkiler bilimsel literatürde yerini almıştır(1).



Sıcak ve nemli iklimlerde kolaylıkla yetişen ve tropik bitki olan Aloe vera uzun yıllardan beri yanık tedavisinde kullanılmaktadır. Çeşitli formlarında kullanılan A. vera’nın 1. ve 2. yanıkların tedavi süresini kısalttığı, iyileşme ve epitel oluşum hızını artırdığı belirlenmiştir. A. vera jel ekstraktının yanık dokularda vaskularizasyonu sağladığı bildirilmiştir. A. vera içerdiği Acemanan (mannoz 6-fosfat) ile fibroblastları uyararak kollagen sentezini ve epitelizasyonu artırmakta, anti-inflamatuar, anti mikrobiyal ve nemlendirici etki yapmaktadır. A.vera ürünlerinin (krem, vazelin) topikal kullanımının güvenli olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiş olup herhangi bir ciddi yan etkiye rastlanılmamıştır .


Hypericum perforatum(sarı kantoron), yüz yıllardır tedavi amaçlı kullanılmıştır. Bitkinin topikal olarak uygulanması, halk arasında yanık ve yaraların iyileşmesini hızlandırmak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Etkisinin bir kısmının antibakteriyel aktivitesinden kaynaklı olabileceği düşünülmektedir. Süntar ve arkadaşları H. perforatum’un antienflamatuar etki gösterdiğini, enfeksiyona direnci ve fibroblast göçünü arttırdığını kollajen birikimi sağladığını rapor etmiştir. H. perforatum’un yara iyileştirici aktivitesinin, fibroblastik aktivite ve kollajen sentezindeki artıştan kaynaklandığını rapor eden çalışmalar da mevcuttur . H. perforatum çaylarının sulu çözeltilerinin, gram-pozitif bakterilere, özellikle de metisiline dirençli S. aureus türlerine karşı antimikrobiyal olarak etkili olduğu bulunmuştur. Bir çalışmada H. perforatum özü içeren merhemin yanık iyileşme süresini kısalttığına ve antiseptik etkinlik gösterdiğine değinilmektedir. Rapora göre geleneksel yöntemlerle yapılan tedavilerle kıyaslandığında merhem ile tedavi edilen birinci derece yanıklar 48 saat içinde iyileşmiş, ikinci ve üçüncü derece yanıklar ise keloid (deride fibröz hiperplastik yara izi) bırakmadan üç kat daha hızlı iyileşmiştir.



Başka bir çalışmada, H. Perforatum’un çiçek üstü parçalarından elde edilen zeytinyağı özütü, in vivo eksizyon ve insizyon modeli yaralara uygulayarak yara iyileşmesi aktivitesi değerlendirilmiştir. Sonuçlar H. perforatum zeytin yağı özütünün eksizyon (%5.1-82.6 inhibisyon) ve sirküler insizyon (%20.2- 100.0 inhibisyon) üzerinde önemli bir yara-iyileştirici etkiye sahip olduğunu kanıtlamıştır.



Kantaron Yağının Hazırlanması



Doğadan toplanan Hypericum perforatum çiçekleri kurutulup toz haline getirilir. 50 gr Hypericum perforatum, 500 ml zeytinyağı içeren cam şişeye konularak bekletilir. Şişe yaz aylarında günde 12 saat olacak şekilde, 4 hafta boyunca güneş altında tutulur. Bitkide bulunan kırmızı boyar maddenin zeytinyağına geçtiğinde karışım hazırdır(2).



Aynısafa çiçeği (marigold, nergis): Calendula officinalis, antik çağlardan beri yara, yanık, bacak ülserleri, kundak bezi dermatiti ve herpes zosterde kullanılmaktadır. İmmünomodülatör ve antimikrobiyal etkilidir. Farelerde, kollajen ve glikoprotein sentezini arttırarak granülasyon dokusunu uyardığı gösterilmiştir . Bitkilerin antimikrobiyal bileşikleri genellikle esansiyal yağ kısmında bulunmaktadır.



Portakal yağı; neşe verici, zihni canlandırıcı, depresyonu rahatlatıcı, okaliptüs yağı; ağrı giderici, nane yağı; mikrop öldürücü, migren ağrısını giderici, lavanta yağı; uykusuzluk, baş ağrılarını giderici, selvi yağı; dolaşım sistemini rahatlatıcı, adaçayı yağı; gaz söktürücü, sindirim düzenleyici, idrar artırıcı, anason yağı; gaz söktürücü, spazm giderici, uyku verici, süt artırıcı, yatıştırıcı, aloe vera yağı; cildin nem dengesi düzenleyici ve hücre yenilenmesine yardımcı, biberiye yağı; dolaşım sistemini uyarıcı, antifungal, antibakterial, egzama, akne de etkili, civanperçemi yağı; menopoz döneminde rahatlatıcı, nevraljide ağrıyı azaltıcı, hücre yenileyici, yara iyileştirici ve çam yaprağı yağı: balgam söktürücü, antiseptik özellikleriyle, çam terebentin yağı; haricen romatizma ağrılarına karşı, saç sağlığına olumlu etkileriyle, çay ağacının yağı; cilt lekelerinin giderilmesi, defne yağı; saçları besleyici ve kepekleri giderici,. fesleğen yağı; zihin yorgunluğu giderici, gül yağı; doğum sonrası depresyon giderici, adet dönemi düzenleyici, menopoz sıkıntılarını destekleyici, hindiba yağı; kanı temizleyici, safra kesesi ve karaciğere yardımcı, ıtır yağı; akne, yanık, hemoroid, egzama, isilik ve artrit tedavisinde, karabaş otu yağı; antiseptik, ağrı kesici özellikle yaralı ve egzamalı ciltlerdeki tedavide, karanfil yağı; antiseptik, ağrı kesici, hazmı kolaylaştırıcı, kekik yağı; romatizma tedavisinde, eklem ve kas ağrılarında, sarımsak yağı; kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarında ve genel enfeksiyon hastalıklarında, tarçın yağı: sindirim sistemi enfeksiyonlarında kullanılabilme özellikleriyle tıbbi anlamda son derece önemli esansiyel yağlardır.



Türkiyede yetiştirilen 31 çeşit aromatik bitkinin antioksidan etkisinin ayçiçeği yağında incelendiği bir çalışmada en güçlü antioksidan etkiye sahip biberiye bitkisinin olduğu, bunu sırasıyla adaçayı, sumak ve kekik gibi bitkilerin izlediği görülmüştür(3).



Cucurbitaceae familyasından Momordica charantia(kudret narı), sebze olarak tuketilmesinin yanı sıra; mide ağrısı, soğuk algınlığı, ateş, romatizma, gut hastalığı gibi durumların tedavisinde geleneksel olarak kullanılan bir bitkidir . Teoh ve arkadaşları bu bitkinin yara iyileştirici etkisini diyabetik ve diyabetik olmayan rat modellerinde (36 diyabetik ve 36 diyabetik olmayan Spraque-Dawley cinsi rat üzerinde) incelemiştir. 18’er hayvandan oluşan gruplar tedavi alan ve almayan gruplar olarak ayrılmış, bitki ekstresi topikal olarak tedavi gruplarına uygulanıp 1, 5 ve 10. Günlerdeki yara kapanma oranı, yara dokusundaki total protein içeriği ve histolojik bulgular değerlendirilmiştir. Tedavi alan gruplarda yara kapanma hızının daha yüksek, yara dokusundaki protein içeriğinin daha zengin ve histolojik
bulgular acısından daha iyi olduğu gözlenmiş, ayrıca tedavi alan diyabetik grubun bulgularının tedavi almayan gruptan daha iyi olduğu da gösterilmiştir. Bitki ekstresinin yara dokusunda protein içeriğini zenginleştirmesi hücre migrasyonu ve proliferasyonunu arttırdığını düşündürmüş, ancak bunun hangi mekanizma ile gerçekleştirdiği anlaşılamamıştır(4).



Çin halk tababetinde, bağırsak rahatsızlıkları, kanamalar ve ceşitli parazitlere karşı Punicaceae familyasına ait Punica granatum (nar) kabuğu yıllardır kullanılmaktadır. Yara iyileştirici ve dokulardaki hidroksiprolin düzeyini arttırıcı etkisi olduğu bilinen nar kabuğunun bu etkisinin zengin polifenol içeriğinden kaynaklandığı düşünülmektedir .
Huan ve arkadaşları etanol ekstraksiyonu ile nar kabuğundan elde ettikleri polifenolik icerikten jel hazırlayarak kutanoz yara tedavisi icin alloksanla induklenen diyabetik ratlarda bu jeli topikal olarak test etmişlerdir. Bu çalışmada dokudaki nitrik oksit (NO), hidroksiprolin nitrikoksit sentaz (NOS), TGF-β1, VEGF ve EGF parametreleri incelenmiştir ve bu parametrelerin ekspresyonun artması topikal jel uygulamasının diyabetik yara tedavisinde yararlı olabileceğini düşündürmüştür. Yara kapanma hızının tedavi alan grupta arttığı görülmüş, ayrıca histolojik bulgular topikal tedavinin fibroblast infiltrasyonu, kollojen rejenerasyonu, vaskularizasyon ve yara bolgesindeki epitelizasyonu hızlandırdığını ortaya koymuştur.



Diyabet, immun sistem bozukluğu ve yaşlanma gibi durumların antioksidan seviyesinde azalmaya ve
oksidatif stresin artmasına yol açarak eksizyon kutanoz yaraların iyileşmesini geciktirdiği hayvan modellerinde gösterilmiştir . C vitamini lipid, DNA ve protein oksidasyonunu önleyen önemli bir antioksidandır.



Kritik diyabetli hastalarda C vitamininin plazma düzeyinin diyabetik olmayan hastalara oranla
düşük olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir .Lee ve arkadaşları C vitaminini Pluronic F127 ile karıştırarak oluşturdukları antioksidan jelin yara iyileştirici etkisini normal ve diyabetik ratlar üzerinde denemiş; bu jelin yara iyileşmesini antiapoptotik ve antioksidan mekanizma ile hızlandırdığını kaydetmişlerdir. Pluronic F127’nin yara örtüsü olarak kullanıldığı bilinmektedir, ayrıca pluronic miselleri ilaç moleküllerini çevresel etmenlerden koruyarak metabolik stabilite sağladığı için iyi bir ilaç taşıyıcı sistemidir . C vitamini ve karotenoid içeren limon, greyfurt ve portakal kabuğu ektresinin oral uygulamasının diyabetik yara iyileşmesinde etkili olabileceğini düşünen Ahmad ve arkadaşları streptozotosin ile induklenen diyabetik ratları farklı gruplara ayırarak her üç bitki kabuğu ekstresinden günlük 400mg/kg olarak 12 gün boyunca uygulamışlardır. Kan şekeri, vucut ağırlığı ve yara kapanma oranı 3 günlük peridolarla ölçülüp deney sonunda yara dokusu alınarak hidroksiprolin ve total protein düzeyi ölçülmüştür. Oral uygulanan her üç bitki ekstresinde de olumlu sonuçlar alınmış, bitki ekstresindeki vitamin, antioksidan ve flavonoid içeriğin muhtemel etkiden sorumlu olabileceği düşünülmüştür(4).
Tıbbi bitkilerin yara iyileştirici etkisinden dolayı yaygın olarak kullanıldığı bilinmekte ve geleneksel tedavide kullanılan bitkilerin çok az yan etki ile tedavi edici etkinlik göstermeleri onları bu alanda kullanılmaya aday yapmaktadır. Geleneksel tıpta kullanılan bitkisel tedavi yöntemlerinin bilimsel temeli olup olmadığının araştırılması, şayet varsa kullanılan ürünlerin eczacılık teknolojisiyle buluşturulup daha etkili formulasyonların geliştirilmesinin bilim dünyasına ve insanlığa önemli kazanımlar sağlayacağı aşikardır.



LİTERATÜR



1.E.Özkorkmaz,Y.Özay ;’’ Yara İyileşmesi ve Yara İyileşmesinde Kullanılan Bazı Bitkiler’’.Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi2(2)63-67,2009


2. A.Altan, İ. Damlar, M.H.Aras, C.Alpaslan,’’ Effect of St. John’s Wort (Hypericum Perforatum) on Wound Healing ‘’ Archives Medical Review Journal ;24(4):578-591,2015


3. E. FAYDAOĞLU, M.S.SÜRÜCÜOĞLU;’’ TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLERİN ANTİMİKROBİYAL,ANTİOKSİDAN AKTİVİTELERİ VE KULLANIM OLANAKLARI. . EÜFBED - Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi Cilt-Sayı: 6-2 ,233-265,2013.


4. A. BERK, A. H.DOKUMACI, M. B. KAYMAZ ‘’ WOUND HEALING AND MEDICINAL PLANTS USED IN THE TREATMENT OF DIABETIC WOUNDS ‘’JOURNAL OF HEALTH SCIENCES2; 24: 185-192,2015.

Önceki ÖĞRENCİ KÖŞESİ Yazıları