BİSİKLET HİKAYESİ

Gökten ateşler yağan bir Temmuz öğlesiydi... Derimi soymak mümkün olsa, daha fazla serinliyebilir miyim diye düşünüyordum!
Anlımda oluşan ter damlaları önce kaşlarıma tutunuyor, oradan favorilerime geçerken, bir kısmı kulağımın arkasından enseme doğru firar ediyor, bir kısmı da yanaklarımdan bıyıklarıma, oradan da çenemi sulayarak, koynuma akıyordu.
Damlaları saymanın imkanı yoktu, Gömleğim göğsümden göbeğime kadar, kovalar dolusu su boca edilmiş gibi sırılsıklam olmuştu.
Son hızla çalışan vantilatörün rüzgarı, vücudumu serinletmekten aciz kalıyordu.
Birinin tepeme dikildiğini hissedince, vantilatörle olan beraberliğime ara verdim...
Gelen Tevfik ti.
- Fatih Dedi.
- Çabuk hazırlan, hayırlı bir iş var!
Dükkandan nasıl çıktığımızı hatırlamıyorum! Bütün gücüyle beni çeken Tevfik, çalışma masamın benimle birlikte sürüklenmesine aldırmamıştı bile.
Bir yandan kendimi masadan kurtarmaya çalışırken, diğer yandan da Tevfiğin hızına yetişmeye çalışıyordum.
Uzun sözün kısası Tevfik has arkadaşımdı ve onun üstün gayretleri sonucu hayırlı bir kısmet bulmuştum.
Hepinizce malum; pek çok adet, gelenek ve protokolü yerine getirdikten sonra, benim de mutlu bir yuvam olmuştu.
Eşim Vehbiye ile çok uyumlu bir evliliğimiz vardı. Yuvamızı sevgimizin tomurcuğu ile süslememiz çok zaman almamıştı. Son derece sevimli ve zeki bir kız çocuğumuz olmuştu. Eserlerinin en güzelini meydana getiren bir sanatçı edasıyla doymaksızın seviyor, sarmalıyorduk.
Ta ki o acı gün gelinceye kadar...
O günü hiç hatırlamak istemiyor ama hiç unutamıyorduk.
Kızımız Firuzan, karşıma geçip benden bisiklet almamı istemişti:
- Ooo, kızımız büyüdü de bisiklete mi binecek? Diye sevincimizi dile getirmiştik.
Vehbiye ile anlaşarak ilk fırsatta çarşıya inip Firuze nin beğendiği bir bisikleti aldık. Bir kaç gün evde alıştırma yaptıktan sonra, apartmanın önündeki bahçede kullanmasına izin verdik.
Arkadaşlarıyla birlikte büyük bir sevinç içinde, yeni bisikletin bahçeye çıkışını karşıladılar. İyi bir iş yapmış olmanın mutluluğunu yaşıyorduk.
Kızımız bisiklet vasıtasıyla hem arkadaşlarıyla daha iyi kaynaşmış, hem de onlar arasında itibarı artmıştı.

Yorgun argın eve geldiğim bir gün, suçlu bir yüz ifadesiyle yanıma geldi:
- Ne oldu yavrum? Dediğim zaman,
- Babacığım senden izinsiz bir şey yaptım ama bana kızmayacağına söz verirsen sana anlatırım! Dedi.
-Kızım sen kötü bir şey yapmazsın, anlat bakalım ne oldu? Dedim.
-Bizim kapıcının oğlu var ya!
-Evet?
-Onun babası çok fakir, oğluna bisiklet alamıyor, yaşı da benden büyük, ben daha küçük olduğum halde bisikletim var.
-Ee ne yapmamı istiyorsun? Ona damı bir bisiklet alayım?
-Yo yo bizim de o kadar zengin olmadığımızı biliyorum! Ben başka bir şey yaptım. Anlatayım mı?
-Anlat, anlat!
-Kızmazsın değimli?
-Bilmem, anlat bakalım!
-Bisikletim var ya! onu kapıcının oğluna verdim, biraz binsin sonra yine alırız.
Kızımın bu ince düşüncesinden oldukça etkilenmiştim, cevap verememenin sıkıntısı içindeyken, caddeden gelen acı bir fren sesine koştuk! Firuzan benden önce yetişmişti.
-Fatih, koş çocuğun birine araba çarptı!
Bütün bina benimle birlikte aşağı inmişti, çarpılan çocuk , kapıcımızın oğluydu, firuzanın bisikleti de arabanın altında parçalanmış duruyordu.
Hemen çocuğu kucaklayıp yakınımızdaki hastanenin acil ünitesine götürdüm. Mahalleden birkaç komşum da bize eşlik etmişti.
Geceyi hastanede geçirdik. Kızım kendini suçlu buluyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor, ağlıyordu.
Maalesef doktorların bütün çabalarına rağmen, kapıcının oğlunu kurtaramadık.
Bütün komşular ve kapıcımız korkunç bir suskunlukla olayı hazmetmeye çalışıyorken. Kapıcımız büyük bir olgunlukla olayın bir takdir i İlahi olduğunu söylüyor, çok üzüldüğünü gördüğü kızıma teselli vermeyi de ihmal etmiyordu.
Kazanın üzerinden uzunca bir zaman geçmişti. Ben ve eşim kazanın tesirini kısmen üzerimizden atmıştık.
Evin bazı eksiklerini gidermek için, kızımla birlikte çarşıya çıkmıştık. Farkında değildim, kızımın kolumu çekiştirmesiyle bir bisiklet satıcısının önünden geçtiğimizi fark ettim. Ne olduğunu anlayamadan Elimden kurtulan firuzan, boşalmış yay gibi fırlamış, bu sefer de bisiklet satıcısının önündeki müşterinin ceketini çekiştirmeye başlamıştı.
-Amca, amca ne olur çocuğuna bisiklet alma!
-Sonra çok kötü oluyor. Diye gözyaşları içinde hıçkırıyor, bağırıyordu.
Adam ne olduğunu anlamamış şaşkınlık içinde ceketini kurtarmaya çalışıyordu.
Firüzan ın neden böyle davrandığını anlamakta gecikmemiştim.hemen beyefendinin yanına koşarak, Kızımın neden böyle davrandığını kısaca anlatmaya çalıştım.
Adam bana hak veren bakışlarla kızımın başını okşadıktan sonra, oğluna döndü.
Çocuk babasının bisiklet almaktan vazgeçmek üzere olduğunu anlamıştı.
Tepinerek bisiklet almadan oradan bir adım atmayacağını söylüyordu.
İkisinin arasında kalmıştım. Çocuk bisiklet istiyor, Firuzan da aklı sıra yeni bir kazayı önlemek çalışıyordu.
Firüzan a böyle davranmaması gerektiğini anlatmaya çalıştımsa da, nafile!
Adamın ceketini bırakmıyor,
-Amca, ne olur amca oğluna bisiklet alma! Diye tepiniyordu.
Kızımı adeta sürükleyerek oradan uzaklaştırmak zorunda kaldım.
Göz yaşlarımın yüreğime aktığını hissediyordum. Kızıma bir şeyler söylemek istedimsede kelimeler boğazımda düğümlendi.
Ancak içimden;
-Allah ım sen her şeyi en iyi bilensin... Diyebildim.

Önceki BİZDEN GELENLER Yazıları