SAÇLARIMLA İLGİLİ SORULARIM VAR

Değerli meslektaşlarım Saç bakımımızı nasıl yapabilirizle ilgili sorunlarımıza geçmeden önce, saçımızın yapısını hatırlayalım demekte fayda vardır.

İnsanımız kız olsun erkek olsun, bir miktar saçla doğar. Genel olarak bir insanda 100 ile 150 bin arasında saç kılı vardır. Saç miktarına yaş, cinsiyet, ırk, hormonların ve genetik faktörlerin yanı sıra taşıyıcı annenin kullandığı ilaçlar ve görmekte olduğu tedavilerin de tesiri vardır. En sağlıklı olanı fetüs üzerinde olumsuz etkileri olan ilaçlardan, olabildiğince uzak durmaktır, Sigara ve alkol gibi, madde bağımlılıkları da bu kapsamda değerlendirilmelidir.


Deri içinde bir yuvada korunaklı olarak saklanan saç kılı ve kökü burada, kılcal damarlar yardımıyla aldığı besinlerle büyümesine devam ederken, güzelliğimize de katkı sağlar. Bir saç teli yaklaşık 7 yıl bizimle kalabilir ve aynı kökten, yeni bir kıl telinin çıkması 6 ila 10 haftamızı alabilir. Bu döngü kafa derimiz tarafından aynı folikül için, 20 kez e kadar tekrarlanabilir. Kılcal damarlarla kıl köküne yani folikül,e besin maddeleri, mineraller vs. taşınırken, pürüzlü bir yapıya sahip olan folikül, sebaköz dokunun salğıları yardımıyla yağlanır, minicik kaslar (pili) sayesinde,de dik tutulur, soğuk, korku vs durumlarında saçların dikleşmesi bu kasların uyarılmasıyla ilgilidir.

Sebaköz salgı bezlerinin aşırı çalışması, etkili faktörlerin yardımıyla yağlı bir saça sahip olmamızı sağlar, keza yaşadığımız saç sorunlarında, doğal ve doğal olmayan müdahalelerin etkisini gözlemleyebiliriz.

Saç kılı gelişmesini 3 fazda tamamlar;
1 Anagen faz: Aktif büyüme dönemidir
2 Katagen faz: Geçiş dönemidir
3 Telogen faz: Dinlenme dönemidir

Bu dönemleri tamamlayan saç teli dökülerek, Folikül 1. Faza geri dönerek yeni bir kıl üretmek için kolları sıvazlar.

Günde 0,3 ila 0,4 mm büyüyen saç teli, normalde günde 100 kıl civarında dökülebilir. Yeni çıkan kıllar dökülene yetişmediği zaman Saç Dökülmesinden söz edebiliriz.

Saç rengini taşıdığı pigmentlerden alır. Bu pigmentlerin miktarının yanı sıra, sıcak ya da soğuk renk sınıfında olması, rengin siyah, kızıl, sarı veya beyaz olmasında etkilidir. Bir örnek vermek gerekirse siyah saçlılar yoğun renk pigmenti taşırken, Albiminolu kişilerde bu oran sıfırdır.
Yaşlılıkla birlikte azalan pigmentler beyaz saçlara sahip olmamıza neden olurlar.

Mikrobik hastalıklar nedeniyle saçlarımız dökülürken, Mineral, Vitamin eksikliği, Hormonlar ve Şeker gibi kronik bazı hastalıklar da bu işte rol alabilirler.

Kepek, kellik, saç kıran, yaş, hormonlar, çevresel faktörler, kimyasal vb. maruziyeti ve ilaçlar saçın dökülme nedenlerinden bazılarıdır.
Doğru teşhis için, nedenin ortaya çıkarılması gereklidir. Akabinde giderilebilir ve önlenebilir faktörler ortadan kaldırılınca, Saç dökülmesini durdurmak mümkün olabilir.

Kadınlarda sık görülmeyen doğal saç dökülmeleri erkeklerde, 50 li yaşlarda % 50 sini etkileyecek oranlara çıkar. Erkek tipi; (Androgenetik alopesi) bütün başı kaplayabileceği gibi, alnın iki yanından yada kafa tepesinden açılmak suretiyle gelişebilir. Kadınlarda bu durum daha çok seyrekleşerek kendini gösterir. Bu işte de kadınlık hormonu (Östrojenin) nun rolü vardır.

Saçlarımızın bakımına öncelikle her işte olduğu gibi temizlikle başlamalıyız. Unutulmamalıdır ki, sık yağlanan saçlarımızı, ne kadar sık yıkarsak, cildin yağ kaybına o kadar çok sebep oluruz, böylece yağ üretmekle görevli bezlere, daha fazla yağ üretmesi için uyarı yollamış oluruz. Yağlı saça sahip olan kişilere, Özellikle Eczanelerden aldıkları doğal içerikli sabun veya şampuanları kullanmalarını, zorunlu haller dışında bunu da, hafta da 2 günle sınırlandırmalarını önerebiliriz. Zaman geçtikçe azalan yağ kaybı uyarıları sonucunda, sebum üretmekle görevli, sebukoz bezler, ihtiyaç kadarında kalmak üzere üretim yapacaklardır. Böylece bir müddet sora normal sınırlarda yağlı saçlara sahip olabiliriz.

Saçlarımızı yıkama esnasında, Kafa derimizi tırnak ya da tarakla çizmemeye gayret edeceğiz, bu çizilmeler, deriden kısmen ayrılan doku parçasının, beslenemediği için, zamanla, deriden koparak kepek oluşumuna, kopmadan önceki dönemde altında üreyebilen mikro organizmalar yüzünden, kaşıntıya neden olabilir. Kaşıdığımız deriyi, daha deri ile ilişkisini kesmemiş doku parçalarını kopararak, altında taze yaralara ve devam eden kaşıntılara maruz bırakabiliriz.

Derken Kepek oluşumunu, egzama veya sedef hastalığı boyutuna da getirebiliriz.

Böylesi bir durumda, Birinci neden yukarda bahsettiğim ısrarlı kazımalar olabileceği gibi, bir Doktor müdahalesi gerektirecek boyuta da çıkabilir.

Bu yüzden Kafa derinizi kaşımadan, tırnak ve tarak kullanmadan, parmak uçlarıyla masaj yapar gibi, uygun sabun veya şampuanla temizleyebiliriz.

Saçlarımızın esnek, parlak, dolgun görünümünü sağlayacak ürünlerin yanı sıra, Boya kullanmak zorunda olanlar da vardır. Bu durumda bilinmesi gereken; En büyük hasarı, saç rengini açmak için kullandığımız materyaller verecektir.

Tavsiyemiz odur ki, saçını boyamak isteyenler doğal rengine en yakın boyayı ve natürel olanı kullansınlar. Az sayıdaki bitkisel boya markaları bir çözüm olarak sunulabilir. Bilinmesi gereken; Bir şey ne kadar etkiliyse, büyük olasılıkla, o kadar zararlıdır. Saçımızın rengini çok sık açıp zarar vermek yerine, arada sırada doğal haline yakın ya da daha koyu renkler seçerek değişikliğe gitmeliyiz. Bu kişiye hem arzu ettiği değişikliği, hem de saç sağlığını kazandıracaktır.

Saçlarımızda kırılmalar varsa, bunların da bir çok nedeni olabilir, susuz kalan saçlarımız iyi ve doğru bir nemlendiriciyle doyurularak, esneklik kazandırılabilir, Dişleri sık ve kesici kenarları olan taraklarımızı, daha iri ve kesici yüzeyleri olmayanlarla değişebiliriz. Ne olduğu belli olmayan yağlayıcı ve krem adı altında satılan, özellikle kimyasal kimliği baskın olan ürünlerden kaçınmalıyız.

Benzer şikayetlerle gelen müşterilerimizden, onlara daha faydalı olmak adına, saç bakımı ve temizliğiyle ilgili alışkanlıklarını sorup, bu bilgileri de istememiz gereklidir.

Şampuanların Bazıları içeriğindeki büyük moleküllü proteinler, veya etken maddeler, Saçın yapısı bünyesine giremezler, görsel olarak hacim, parlaklık ve yumuşaklık verebilirler. Bu durum geçici olduğu için, benzeri problemlerle gelenlere, bu tür ürünleri değil, doğrusunu tavsiye etmeliyiz.

Saçı dökülen kişi, bu nedenle psikolojik sorunlar yaşayabileceği gibi, Psikolojik sorunlar yaşayanlarda da saç dökülmesi gelişebiir, bu durumda olanlar, doğru bir adresten, doğru doktor desteği almalıdır.

Kanser tedavisi görenler gibi kişiler, kaybettikleri saçları sonradan kazanacaklardır, bu bilgiyi hastalarımızla paylaşırken, gerçek bir kelliğin genellikle dönülmez olduğunu, irsi nedenlerle dökülen saçların zamanla geri kazanılamayacağını da belirtmelidir…

Değerli meslektaşlarım; Sağlığımız ve Saçlarımız konusunda en etkili ve yetkili otörlerden olarak, Güzelliğimizin gerçek kaynaklarından olan, şarkılara ve efsanelere konu olmuş saçlarımızın sağlığını koruyabilmek ve sağlığının devamlılığını sağlayabilmek için, en yakın Eczacınıza danışmayı ihmal emeyin. Demeliyiz.

Saçlarınızla uzun yıllar boyunca birlikte, güzel, yakışıklı ve alımlı yaşayacağınız nice günler dilerim.
Saygılarımla

UZM. Ecz. İbrahim YAVUZ
[email protected]

Önceki Uzm.Ecz.İbrahim YAVUZ Yazıları