Son günlerde aşılarda bulunan alüminyum ile ilgili tartışmalar yine gündemde. Konunun uzman olmayan bir hekimin “popülerlik”, “gündem oluşturmak” adına ortaya attığı iddialar doğal olarak ortalığı karıştırdı. Enfeksiyon Hastalıkları uzmanları, aşılama programları ile başarı ile mücadele edilen bazı salgın hastalıkların tekrar ortaya çıkması endişesi ile beyanat veriyorlar. Zaten vatandaşların kafasında uzun yıllar ötesinden kalan bir şüphe var. Doğudaki bazı yerleşim bölgelerinde “bizim neslimizi kurutmak istiyorlar” paranoyası ile erkek çocuklara aşı yaptırılmadığı şeklindeki hikayeleri hepimiz duyuyoruz. Ne yazık ki, bu şahıs adını gündemde tutabilmek uğruna şimdi yeni bir paranoya dalgasını tüm ülkeye yayma peşinde. İnsanların kafasında yeni bir Shakespeare tiradı “Çocuğuma aşı yaptırayım mı, yaptırmayım mı?”. Anadolu ağzı ile “Kırk katır mı, kırk satır mı?”. Ortaya çıkan sorunun; çocuklarımızı, sevdiklerimizi, kendimizi, insanlarımızı bekleyen ölümcül tehlikenin farkında mıyız?



Sanırım ilk basamak sağlık hizmeti veren Eczacılarımız bu konuda sorular ile sık olarak karşılaşıyorlar. Kendilerine yönlendirilen sorulara ne şekilde cevap verilebileceği hususunda bir uzman görüşüne ihtiyaç duyacakları düşüncesi ile Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji ABD Başkanı, değerli dostum Prof.Dr. Ahmet Aydın’dan bu konuda değerlendirmelerini rica ettim. Kendisinin bu konudaki görüşleri şu şekilde:



Prof.Dr. Ahmet Aydın’ın değerlendirmeleri:
Aluminyum (Al), yer kabuğunda en çok bulunan üçüncü elementtir. Kaya ve topraklardan, suyla çözünerek doğal olarak çevreye salıverilir. Madencilik gibi insan aktiviteleriyle de çevreye Al salıverilir. Genelde atmosferdeki düzeyi düşüktür, ancak şehir ve endüstriyel bölgelerin havasında daha yüksek düzeyde bulunabilmektedir. Yüzey sularındaki Al düzeyi genellikle çok düşüktür (<0.1 mg/L). Bununla birlikte asit yağmurları gibi asidik sularla, çözünen Al düzeyi artacağı için sulardaki Al düzeyi de artmaktadır.




Maruz kalınan düzeyler ve vücut Al yükü



Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)s, ülke çapında gıda tüketim maddelerini izleyerek gıdalarla günlük olarak maruz kalınan Al değerini aşağıdaki şekilde belirlemiştir.



• 6- 11 aylık bebeklerde 0,1 mg/kg/gün


• 2-6 yaş çocuklarda 0,3 – 0,35 mg/kg/gün


• 10 yaş çocuklarda 0,11 mg/kg/gün


• 14 -16 yaş çocuklarda 0,15 – 0,18 mg/kg/gün


• Yetişkinlerde 0,1 – 0,12 mg/kg/gün



Vücutta bulunan toplam Al miktarının 30 -50 mg arasında olduğu, sağlıklı bir insanın kanında bulunan serum Al düzeyinin ise 1-3 ng/ml olduğu bildirilmiştir.



Aluminyum toksisitesiyle ilgili limitler



Deney hayvanlarıyla yapılan çalışmalarda, kronik olarak her gün Al’a maruz kalındığında hiç bir toksik etkinin görülmediği düzey olarak bilinen NOAEL değerinin 26 mg/kg/gün olduğu bildirilmiştir. İnsanlar için ise günlük olarak maruz kalındığında herhangi bir zararlı etkinin görülmeyeceği doz düzeyinin (Minimum Risk Limiti (MRL)) 1 mg/kg/gün olduğu bildirilmiştir.



Al toksisitesiyle ilgili çalışmalar



Al’un insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileriyle ilgili 1980’li yıllarda yoğunluk kazanan birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda akciğerler ve sinir sisteminin, Al toksisitesi için hedef organlar olduğu bildirilmiştir.



Mesleki olarak kronik şekilde Al tozlarına maruz kalan işçilerin psikomotor ve bilişsel davranışlarında olumsuz etkilenmeler görülmüştür. Ancak bu etkiler klinik olarak önemsiz oldukları için, nörotoksisite olarak değerlendirilmemiştir.



Oral yolla alınan Al’un mide-bağırsak kanalından çok az bir miktarı emilmektedir (%0,1 – 0,4). Emilerek kana karışan Al’un büyük bir kısmı da böbreklerle atılmaktadır. Ancak böbrek fonksiyonu bozuk olan bireylerde idrarla atılım azalacağı için Al vücutta birikebilmektedir.



Al içeriği yüksek olan diyaliz sıvılarıyla diyalize giren kronik böbrek hastalarında, Al birikimine bağlı olarak hareket, konuşma ve bilişsel fonksiyonlarda bozulma ile görülen diyaliz demansı tespit edilmiştir. Bu bulgulardan sonra diyaliz sıvılarının Al içeriğine dikkat edilmiş ve konsantre diyaliz çözeltilerinin seyreltilmesinde kullanılan suyun, Al içeriği son derece düşük olan revers ozmoz kalitede su olması sağlanmıştır.



Kronik Al marûziyeti ile diğer bir sinir hastalığı olan Alzheimer hastalığı arasında olası bir ilişki, 40 yıl önce öne sürülmüştür. Ancak bu konuda tam bir ilişki günümüzde ortaya konulamamıştır. İçme sularında yüksek düzeyde Al bulunan bölgelerde yaşayan insanlarda, az da olsa Alzheimer hastalığına yakalanma riski arasında ilişki kuran çalışmalar yanında hiçbir ilişki olmadığını ortaya çıkaran çalışmalar da mevcuttur. Mevcut veriler ışığında Al’un, Alzheimer hastalığına yol açabileceğini söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte hastalık gelişiminde risk faktörlerinden birisi olabileceği dikkate alınmalıdır.



Aşılarla maruz kalındığı varsayılan Al değerlendirmesi



Al bileşikleri aşılarda adjuvan olarak kullanılan yasal maddelerdir. Bununla birlikte her aşıda Al bulunduğu anlamı çıkarılmamalıdır, Al içermeyen aşılar da üretilmektedir. Adjuvan olarak Al bileşiklerinin kullanıldığı aşılarda, aşının türüne veya üreticisine göre değişmekle beraber toplam 0,5 mg Al bulunabilmektedir. Bu Al değerini varsayılan bir vaka çalışmasıyla şöyle açıklayabiliriz:



Ortalama 5 kg gelen bir bebeğe, bu aşıdan yapıldığında vücuduna toplam 0,5 mg Al verildiği anlaşılır. Bu değerin bebeğin vücut ağırlığının kg’ı başına hesabı ise 0,1 mg/kg’dır. İnsanlar için MRL değeri olan 1 mg/kg/gün değeri göz önüne alındığında böbrek fonksiyonları problemsiz olan çocuklarda aşıyla maruz kalınan bu Al’un herhangi bir risk oluşturmayacağı oldukça açıktır.



Kaldı ki aşıyla alınan Al, bir kere alınan miktar olup MRL değeri ise her gün güvenli olarak maruz kalınabilecek miktardır. Bir doz aşıyla bir kere maruz kalınan 0,5 mg Al için fırtınalar koparılmasının ne kadar yersiz olduğu açıktır.



Sonuç ve yorum



Bilim insanları tarafından yapılan en büyük yanlışlık kimyasal maddelerin tehlikeli özelliğine odaklanılmasıdır. Halbuki bu tehlikenin, insanlarda yol açacağı zarar ihtimali olan risk hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmamak insanlarda gereksiz korku ve endişelere yol açmaktadır. Son derece yüksek tehlike potansiyeline sahip olan bir kimyasal maddeye maruz kalınmazsa veya toksik düzeyin veya sürenin altında maruz kalınırsa zarar riski son derece düşük olacaktır.



Al’un yapılan deneysel ve gözlemsel çalışmalarda toksisite gösterdiğinin ortaya çıkarılması veya verilerin olması, Al’un bulunduğu her ürünün insan sağlığına zarar vereceği anlamına gelmemelidir. Önemli olan, ilgili ürün içerisinde bulunan miktarın insanda zarar verip vermeyeceğinin göstergesi olan risk değerlendirmesinin yapılmasıdır.



Yukarıda yapılan çok basit bir değerlendirmeyle, aşıyla maruz kalınan Al’un sağlıklı bireylerde risk oluşturacak düzeyde olmadığı açıkça görülecektir.



Bu nedenle toksik etkiler konusunda bilgi verilirken konunun uzmanı olan toksikologlar tarafından risk değerlendirmesi yapılarak açıklama yapmanın en akılcı bir yol olduğu ve bu şekilde kamuoyunda gereksiz bir korku ve endişenin önüne geçilebileceği değerlendirilmiştir.


Önceki FİTOTERAPİ Yazıları