Bayramınız Kutlu Olsun
Değerli meslektaşlarım, her bayram arifesinde başımdan geçen bir olayı hatırlarım bunu sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim…
Olay Diyarbakır’da geçiyor, eczanemi açalı daha birkaç ay olmuş, işimi ve müşterilerimi tanımaya çalışıyordum, müşteri tercihlerini ve hareket tarzlarını yorumluyordum, eczane raflarımda yer alacak çeşitlere karar vermeye çalışıyordum. Bu nedenle müşteri tercihlerini çok önemsiyor, onları can kulağıyla dinliyor, çeşitliliği artırmak, eksiklerimi gidermek için olağan üstü bir çaba sarfediyordum.
Kurban Bayramının arifesindeydik, eczanemden içeri oldukça kalıplı kelli felli bir amca girdi (‘’Amca’’ diyorum, çünkü o zamanlar daha çok gencim.) Yanında da 8-9 yaşlarında bir çocuk. Bana ve personelimden herhangi birine;
- Buyurunuz, ne arzu etmiştiniz ? şeklinde kontak kurma çabalarımıza yanıt vermeden, eczane içinde gezinmeye başladı.
Etrafı iyice kolaçan ettikten sonra lütfetti ve bana döndü.
- Şu sarı kutulu olandan iki tane, altındaki yeşilden 4 tane, şu aşağıdaki beyaz kutuludan 1 tane...Dedikten sonra bir müddet daha eczanede gezinip, benzer tarzda kutularının renklerini söyleyerek bazı ilaçları seçti. Yaklaşık 10 dakika süren bu bakınma ve ilaç seçme işleminden sonra, şimdi ne söyleyecek diye dikkatle beklerken, birlikte geldiği çocuğu yanına çekti, başını okşayarak ve değer verdiğini belli ederek;
- İyi bak oğlum, yarın bayram ve 4 gün boyunca eczaneler kapalı olacak, lazım olur, istediğin bir şeyler var mı alalım dedi.
Biz dumura uğramış vaziyette, raflardan beğendiği renkteki ilaçları seçip seçip bankoya yığan adamın son tavrını anlamaya çalışıyorduk. Anlaşılabilir bir olay değildi, o yaştaki çocuktan belki lazım olur diye ilaç seçmesini istiyordu. Bu duruma müdahale etmem gerektiğini düşündüm ve adama ;
-Daha önce kullandığınız ilaçlar mı bunlar, neye göre seçtiniz gibisinden sorular sormaya çalıştım. Gençliğimden midir nedir anlamadım adamın bakışından beni adam yerine bile koymadığını hissettim. Mesleki hassasiyetim ve ettiğim yemin aklıma geldikçe, adamdan bilgi alıp doğru yönlendirmek için çabalamayı sürdürdüm. Nihayetinde adam bu durumdan rahatsız olmuş olmalı ki, sana ne oluyor dercesine bir bakıştan sonra, kısa kes der gibi, borcunun ne tuttuğunu sordu.
Artık onunla mücadele edemeyecektim. Ayırdıklarını poşetleyip gönderdikten sonra, arkasından uzun uzun düşündüm… Ben eczacılığı böyle yapmayı planlamamıştım.
Bu olaydan hemen sonra eczacılık mesleğinde en az 10 yaş büyümeme vesile olan kararlar aldım. Bir kere asla bu tür bir ticaretin içinde olmayacaktım, benden danışmalığımı almak yerine ambalajın albenisine göre ürün seçen müşterilere daha mesafeli ve daha öğretici yanaşacaktım. Öyle de yaptım. Müşterinin ürün talebi yerine, onun problemini en iyi şekilde çözecek, en doğru tavsiyeleri yapmaya çalıştım ve bu konuda müşteriyi etkileyecek politikalar geliştirdim. İlk zamanlar ticari kayıp gibi görünen bu durum, zaman içinde mesleki itibar ve güvenilirliğim açısından paha biçilmez kazanımlara neden oldu. Şimdi mi? Şimdi sadık ve müdavim müşterilerim, iki dudağımın arasına bakıyorlar. İstisnalar dışında, doğru önermelerle, müşteri gözünde kazandığımız itibarın başka bir şeyle ölçülmesi mümkün değildir. Bizlere düşen de bu itibarı sadece korumak değil, onu daha yücelere taşımaktır.
İşte böyle sevgili meslektaşlarım; hepimizin biraz daha çocuk olarak kalma özlem ve arzularının depreştiği bu bayramda da, aynı masum sevinçle, aynı özlemle ve içinde yoğrulduğumuz güzelim geleneklerimizin potasında, birlikte tekrar tekrar o doyumsuz bayram lezzet ve keyiflerini tatmamız dileğiyle, nice güzel bayramlara.
Ramazan Bayramınızı en sıcak duygularımla kutluyor, bir bayram şekeri almaya bekliyorum.
Selam sevgi ve muhabbetle…
Ecz. İbrahim YAVUZ
[email protected]