Ülkemizde COVID-19 nedeniyle kaybedilen ilk hasta ile teması olan ve hastalığa ilk yakalanan hekimlerden biri olan İç Hastalıkları ve Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Murat Hakan Terekeci, hastalık döneminde yaşadıklarını ve iyileşme sürecini anlatıyor.
Medicana Kadıköy Hastanesi Başhekimi İç Hastalıkları ve Yoğun Bakım Uzmanı
Prof. Dr. Murat Hakan TEREKECİ
Bu hastalık Çin’de ilk ortaya çıktığında bunun yayılacağını ve bizlere de bulaşabileceğinin farkındaydık. Ancak ilk günler ne farkındalık ne de alınan koruyucu önlemler anlamında şu anki kadar hazırlıklı değildik.
Başlangıçta herhangi ciddi bir şikâyetim olmadı. Sadece tek bir bölgede sırt ağrım oldu. Şüpheli hasta teması sonrasında çekilen akciğer tomografisinde zatürre bulguları olması üzerine COVID-19 ön tanısı ile kendi hastaneme yatırıldım. Bu dönemde ciddi bir nefes darlığım olmadı. Bu hastalık seyrinde, nefes darlığı genelde hastalığı şiddetli geçirenlerde oluyor. Bunların da çoğunluğu yoğun bakım ünitesinde solunum desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Akciğer kapasitemizi ölçen bir cihaz, parmağımıza bağlı olarak, bize sürekli kanımızın ne kadar oksijenlendiğini gösteriyor. Hekim olarak da biz bunu stres ve endişeyle gün gün takip ediyoruz. Nefes darlığım olmasa da yüksek ateş, öksürük, gözlerde kanlanma, ishal, çok şiddetli kas ağrıları, koku alma ve tat almanın kaybolması gibi bulguları yaşadım.
Toplam 18 gün tedavi gördüm. Tedavi sırasında Sağlık Bakanlığımızın onayladığı mevcut tedaviye ek olarak, fitoterapist olmam nedeniyle, hastanede yatan diğer sağlık personeli ile birlikte kekikten standardize edilmiş timol ve karvakrol içeren bir bitkisel ürünü kullandım. Bakanlığın da tedavi protokolünde yer alan yüksek doz C vitamini parental olarak kullanıldı. Daha önceki çalışmalarda hücre içi çinko düzeyi artışının virüsler de dahil olmak üzere enfeksiyonlarda tedaviye yardımcı olduğunu bildiğim için tedavime günlük 50 miligram kadar çinko ekledim. Aynı dönemde D vitamini ile ilgili yapılmış olan çalışmalar vesilesiyle D vitamini normal olan kişilerin yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyaçlarının çok daha az olduğunu; D vitamini düşük kişilerde mortalite yani ölüm oranın, yine yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacının daha fazla olduğunu bildiğimden, D vitamini takviyesi aldım. Hem standart tıbbi tedavi hem bitkisel ve bağışıklık sistemini özellikle güçlendirecek destek tedaviler sonucunda hastalığı ben ve hastanemizdeki diğer sağlık çalışanları olarak kayıp vermeden nispeten daha rahat atlattığımızı düşünüyorum.
Akciğerler şiddetli hastalık tablosunda tutuluyor. Her COVID-19 hastası zatürre olmuyor, olanlar da genelde hastanede takip ediliyor. Benim de her iki akciğerde tutulumlarım oldu. Şu dönemde bunların iyileşme süreci devam ediyor. Sorunsuz iyileşme olabileceği gibi fibrozis dediğimiz akciğer dokusunun elastikiyetini kaybettiği bir durum da olabiliyor. Bunu önceden tahmin etmek pek mümkün değil, bekleyip görmek gerekiyor. Bunun için de iyileşme döneminde kullanılabilecek bazı bitkisel destek seçenekleri mevcut. Tedaviye destek olarak kullandığımız zerdeçal (curcumin) ve deve dikeni (silimarin) bu dönemde alınabilir. Özellikle zerdeçal kullanımında, kanı sulandırdığı için dikkatli olmak gerekiyor. Kan sulandırıcı kullanan hastaların kullanmaması veya doktor kontrolünde kullanması uygun olacaktır.
Şu an iyiyim, kendimi her geçen gün daha iyi hissediyorum ve görevimin başındayım. Hem bir hekim hem de bu virüsü yaşamış bir hasta olarak hastalarıma faydalı olacağıma inanıyorum. Tedavi süreci gerçekten uzun, sıkıntılı, hasret dolu bir süreç. Geçmişiniz sürekli gözünüzün önünden geçiyor; aileniz, çocuklarınız, eşiniz, yaptıklarınız, yapamadıklarınız… Bir hekim olarak bu salgın döneminde hasta olup hastalığı atlatsanız bile hasta muayene ettiğiniz sürece evinizde izolasyon kurallarını devam ettirmek zorundasınız. Yani salgın bitene kadar çocuklarınıza ve sevdiklerinize dokunamayacaksınız ve hatta onlara 2-3 metreden daha fazla yaklaşamayacaksınız.
Bu dönemde sağlık personeli için alınan koruyucu önlemler yeterli. “Bu hastalık sağlık çalışanlarına bulaşacak, bu durum kaçınılmaz” diyemeyiz. Örneğini Çin’de gördük: Yoğun şekilde COVID-19’lu hastalara bakan sağlık çalışanlarının ciddi bir kısmına enfeksiyon bulaşmadı. Burada alınan ciddi izolasyon önlemlerinin rolü büyük.
Sağlık çalışanlarının alkışlanması son derece önemli ancak toplumun sağlık çalışanları ile karşı karşıya geldikleri zamanki davranış şekilleri çok daha önemli. Bu alkışlar ve gösterilen değer kalıcı olmalı. Sadece bu salgın dönemi ile sınırlı olmamalı. Toplumun şunu gördüğünü düşünüyorum: Sağlık personeli kendi hayatını, kendi ailesini ikinci planda tutarak, cephenin en önünde bu salgın ile canla başla mücadele ediyor. Umuyorum yeni yasal düzenlemelerle sağlık çalışanlarının tüm hakları daha fazla güvence altına alınır ve onlara hak ettikleri değer verilir.
Bu dönemde bazı hastane çalışanı hekim, hemşire, yardımcı personel, eczane çalışanları, eczacılarımız, diş hekimlerimiz, aile hekimlerimiz hayatlarını kaybetti. Aslında hepsi en ön cephede görevlerini yaparken görev şehidi oldular. Onları burada saygı ile anıyorum.
Son olarak da şunu söylemek istiyorum: Yaşamla ölüm arasında seçim yapacağımız günlerden geçiyoruz. Hastalık verileri ile ilgili birtakım iyileşmeler olmakla beraber halen tehlike geçmiş değil. Bu nedenle sosyal mesafe, el temizliği ve maske kullanımı gibi koruyucu önlemlere uymalıyız. Salgınla mücadeleyi bu şekilde hep birlikte başarabiliriz. Herkese sağlıklı günler ve umut dolu bir gelecek diliyorum.