Ana maddesi kalsiyum olan kireç, eski Babil ve Mısır zamanından günümüze kadar binalarımızın güçlü olması için kullanılmaktadır. İnsanlığa bu kadar katkısı olan aynı kireç, su borularımızın içinde biriktiğinde ise suyun akışını engelleyen ve makinelerimizi bozan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.





İşte aynı paradoks, binlerce yıldır insan vücudunda da süregelmektedir. Bizi taşıyan iskeletimiz ve özellikle omurgamız sağlamlığını kalsiyum birikimiyle sağlamaktadır.





Buna karşılık aynı kalsiyum, atardamarlarımızın en iç tabakasında biriktiğinde damarlar tıkanmakta ya da atardamarlarımızın orta tabakasında birikip arteroskleroza yol açmakta ve ciddi tansiyon ve dolaşım sıkıntıları oluşturmaktadır. Her iki durumda da sağlığımız ölümcül denebilecek derecelerde etkilenmektedir.



Bu nedenle vücudumuzun kalsiyum metabolizması karmaşık ve çok etkenli bir düzenlemeye sahiptir. Paratiroid bezlerinden salgılanan Parathormon azalmış kalsiyum seviyesini arttırıken, tiroid bezinden salgılanan kalsitonin de artmış kalsiyumun normale dönmesini sağlar. Bu denge yani homeostaz o kadar hassastır ki, plazma iyonize kalsiyum seviyesi 1.3-1.5 mmol/L arasında tutulur.






Vücudun ana kalsiyum kaynağı ise ortalama 1 kg'lık kalsiyum deposunun %99'unu tutan iskeletimizdir. Kalsiyum paradoksunun ortaya çıkmaması için kalsiyumun damarlarda değil kemik yapısı içinde tutulması gerekir. Bu konuda genel damar sağlığını koruyucu tedbirlerin yanı sıra en bilinen kemik yapısını kuvvetlendirici etmen D vitaminidir.






Bilinmeyen gerçek ise K vitamininin özellikle K2 vitamininin kemik mineral yoğunlunu arttırıcı ve atardamarlardaki kalsiyum birikimini azaltıcı yöndeki çok önemli etkisidir.
K1 vitamini (phylloquinone) bitki kökenlidir ve klasik kan pıhtılaşma fonksiyonu üstüne etkilidir, K2 vitamini (menaquinone) ise barsak bakterilerinin dönüştürmesiyle oluşur ve kalsiyum metabolizmasını yukarıda belirtildiği şekilde dengeler.





Geçmiş yıllarda yapılan bazı tarama çalışmalarında DXA röntgen yöntemiyle kemik yoğunluğu ölçülmüş ve K2 vitamininin etkisi gösterilememiştir.
Halbuki günümüzdeki kemik mineral yoğunluğu ve kemik üç boyutlu yapı çalışmalarında K2 vitaminin etkileri ortaya çıkmıştır. (1)





K2 vitamininin ikinci ve en az kemik yapısını güçlendirici etkisi kadar önemli faydası da atardamar içi kireçlenmeyi durdurmasıdır.
Bu konuda yapılan çalışmalarda üç farklı doz çalışılmış ve özellikle orta ve daha etkili olarak üst dozlarda, kontrol grubuna göre atardamar kireçlenmesi ve koroner kalp hastalığı riskinin %50’den fazla azaldığı bulunmuştur. (RR 0.43, %95 GA 0.24-0.77). Tüm nedenlere bağlı ölüm oranında da %25'lik çok önemli bir düşüş sağlanmıştır. (RR 0.74, %95 GA 0.59-0.92).






Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de kalp ve damar hastalıklarının açık farkla birincil ölüm neden olduğu düşünüldüğünde, özellikle 40 yaş üstünde Kalsiyum paradoksuna cevap olarak, K2 vitamininin hem kemik yapısını güçlendirici hem de atardamar kireçlenmesini azaltıcı etkileri çok önem kazanmaktadır.






Referanslar:






1) M. H. J. Knapen, et al. ‘Vitamin K2 supplementation improves hip bone geometry
and bone strength indices in postmenopausal women.’ Osteoporos Int. 2007 Jul;18(7):963-72. Epub 2007 Feb 8.






2) Geleijnse JM, et al. ‘Dietary intake of menaquinone is associated with a reduced risk of coronary heart disease: the Rotterdam Study’. J Nutr. 2004 Nov;134(11):3100-5.



Önceki DOKTOR KÖŞESİ Yazıları