KIŞ KIYAMET, ECZACILIK

24 Ocak 2022 sabahına penceremden, bembeyaz bir örtünün kapladığı Başakşehir’in, meşhur yeşil Vadi manzarasıyla uyandım. Tarifi mümkün değil, akıllara durgunluk veren bir beyazlık, sanki dünyanın bütün pisliğini örtmüş, sadece örtmekle kalmamış, adeta silip süpürmüştü.

Sevincimi gölgeleyen tek şey; bu şartlarda, aç, açıkta olanların, evine rızkını günlük olarak götürmek zorunda olanların varlığıydı. Bütün kalbimle, bu durumda olanlara, siyasi ya da sebebi her ne olursa olsun vatanlarından uzakta, tabiatın hırçın kurallarıyla mücadele etmek zorunda kalanların, bir an önce vatanlarına ve yuvalarına dönebilmeleri için dua ettim.

Eşim mutfaktan seslendi;
- Bey, “Torununun maması bitmiş, hemen almak lazım.” dedi.

Hemen almak… Bu sözün üzerine biraz durup düşündüm. İyi güzel de bu hava şartlarında kaç kişi iş yerini açabilmiştir? Hem neden açmak için zahmete katlansın ki? Sıcacık yuvasında ailesiyle oturup, gününü geçirmek varken…

Söz konusu ufacık bir bebek olunca, bana da sıkı sıkı giyinip sokağa çıkmak kaldı. Evet tahmin edeceğiniz gibi, en yakın eczaneyi aradım.

İlk eczaneye ulaştığımda, sıcacık ortamı, güler yüzleriyle, dışarıda iliklere kadar işleyen soğuğu, açtığım kapının ardında bırakan, bir ekiple karşılaştım.

- Maşallah, dedim. –açabilmişsiniz? Eczacı hanım kızım beni tanımıştı.

- Olur mu Eczacı Bey, insanların bu zor zamanında, evde oturmak bize yakışır mıydı. İnsanların ilaç dışında da pek çok ihtiyacı oluyor. Bu günlerde hazır olmak mesleğimiz ve vicdanımızın gereğidir.

- Tam üstüne bastın kızım, dedim. Benim toruna da mama ihtiyacımız var. En yakın ve ulaşılabilir adres olarak size geldim, şükür ki hala senin gibi düşünen Eczacılarımız var ve senin sayende bugün benim önemli bir ihtiyacım giderilmiş oldu. Daha kimlere derman olacak, kimlerin ihtiyaçlarını gidereceksiniz ALLAH bilir. Dedim.

Eve dönünce bu durumu yazmak ihtiyacı duydum. Gerçekten de birçok meslek dalının mensupları, bir iki gün kapalı kalmakla, toplumun bazı ihtiyaçlarının karşılanmasında, büyük bir eksiklik ve sıkıntıya sebep olmayacakken, eczanelerin kapalı kalması telafi edilmeyecek kayıplara sebep olabilirdi.

Kapalı kalmak ya da eczaneyi açmamak gibi bir şeyi lüksün ötesinde, sorumsuzluk olarak niteleyen eczacılarımız, normal hava şartlarında bile insanların ihtiyaçlarını rahatça karşılayabilmeleri için ‘Nöbetçi Eczane’ sistemini hayata geçirmişlerdir.

Gün akşam olmuş, ben de televizyonumdan haberleri izliyordum. Yollarda kalmış sayısız araç, frenin fayda etmediği, karlı buzlu yollarda kayarak birbirine giren araçlar, ayağı kayıp düşen insanlar, yağan karın ağırlığıyla çöken çatılar ve daha neler... İzlerken bile bulunduğum rahat ortam vicdanımı sızlatıyordu. Ya onların yerinde olsaydım? Düşüncesi bile insanı rahatsız ediyordu. Darda zorda olan her kese dualarımı yollamaktan fazla bir şey yapamıyordum.

Telefonumdan art arda gelen sinyallere baktığımda, gecenin ilerlemiş saatine rağmen Eczacı meslektaşlarım yazışıyorlardı. Konu da yaşamakta olduğumuz hava koşullarıydı. Ben de gruplardan birindeki meslektaşıma sormak ihtiyacı duydum.

- Nöbetçi misin?

Gelen cevap üzülmeme olduğu kadar, eczacıların hizmet sunma aşkıyla ilgili düşünmeme de sebep oluyordu.

- Hayır abi, mesaim bitti ama yollar kapalı ve evim uzak olduğu için eve gidemedim. Eczane çalışanlarımızla birlikte karar aldık. Geceyi eczanemizde geçireceğiz. Hem böylece yarın işe gelememek gibi bir sorunu da gidermiş olacağız.

-Neden? dedim.

- Hiç sorma abi, dedi.

-Vatandaşlarımızın bir eczanenin açık olmasına ne kadar çok ihtiyacı varmış, anlatamam. Bütün gün ihtiyaçlarını karşıladığımız insanlar, ihtiyaçlarını parasını ödeyerek giderdikleri halde, adeta bizi dua bombardımanına tuttular. Meğer ne kadar ulvi bir hizmet sunuyormuşuz. Çaresizlere çare olmak bu olsa gerek diye düşündük. Bu nedenle evlerimize bir şekilde ulaştıktan sonra yarın işe gelememek, bu hizmeti sunamamak ve bu dualardan mahrum olmak istemedik. Yapabileceğimiz bir şey vardı, rahat evimizde TV önünde ayaklarımızı uzatıp keyfimize bakarken, insanlara fellik fellik eczane aratmayacaktık. Ve işte buradayız. İmkanlarımız sınırlı da olsa, “yarın yaşayacaklarımız bu gece katlandığımız mahrumiyetler için bize güç veriyor.” dedi.

Ne kadar doğru söylüyordu. Sevgili meslektaşım ve çalışanlarına, bu hizmet aşkından dolayı benim gibi ihtiyaç sahipleri adına teşekkür ve minnet duygularımı ilettim.

Telefonumda buna benzer pek çok paylaşımın olduğunu görünce, içimi büyük bir huzurun kapladığını gördüm. Gerçekten meslektaşlarım yıllarını verdikleri bu ulvi meslekte, kalpleri giderek taşlaşıp, sırf para kazanma aracına dönüştürmedikleri eczanelerinde, günbe gün yumuşayan müşfik kalpleriyle onmaz yaralara derman oluyorlardı.

25 Ocak 2022 sabahı, dünden daha karlı, daha zorlu bir güne merhaba ederek başladık. TV’lerin tüm kanalları; İstanbul’un neredeyse her yanı felç olmuş. Bütün trafik durmuş, sağda solda terkedilmiş araçlar, kar yığınlarıyla tıkanmış hayaller, hastanelere yetiştirilmeye çalışılan hastalar, durumun vehametini bize aktarmaya çalışan spikerler, İstanbul’a giriş ve çıkışların durdurulduğu, zorunlu olmadıkça sokağa çıkılmamasını telkin edenler, en hayati ihtiyaçlarımız için, her şey pahasına, iş yerlerini açık tutanlar, bazen de kontrollü olarak, yol vermeye çalışan trafik memurlarının ve diğerlerinin fedakarlıklarını evlerimize kadar taşıyordu. Bize düşen tüm bu fedakar meslek sahiplerine teşekkürlerimizi sunmaktı.

Hiçbirinin yaptığı fedakarlık, diğer bir meslek sahibinden daha küçük değildi. Her biri puzzle’ın parçaları gibi birbirini tamamlıyordu.

Bu tablonun içinde önemli bir boşluğu dolduran mesleğimiz adına, geleceğe ve ihtimalen yaşayabileceğimiz olağanüstü pek çok doğa olayına karşı, dün ve bugün olduğu gibi, gelecekte de rüştünü ispatlamış bir mesleğin erleri olarak, fiziki değil ama gönül rahatlığı yaşamayı en çok hak edenlerden olduğumuzu düşündüm.

Eczacılık mesleğini icra eden değerli meslektaşlarımız, tarih boyunca olduğu gibi, bu gün de rüştünü ispat ederek, genlerine işlemiş vazife ve hizmet aşkıyla görevlerinin başındadır. Onları canıgönülden kutluyorum. Muhtaç oldukları kudretin ‘Damarlarındaki Asil Kanda’ olduğunu unutmadıklarını görüyorum.

Güzel günlerde buluşabilmek dileğiyle…

Ecz. İbrahim YAVUZ
[email protected]

Önceki Uzm.Ecz.İbrahim YAVUZ Yazıları