Korkularım

Sizler de yaşadınızmı bilmiyorum? Yine de anlatmadan geçemiyeceğim, Yaklaşık yılda bir kaç kez yaşadığım bir kabusum var...

- Kan ter içinde rüyadan uyandım, ayaklarımı yatağımdan aşağıya doğru uzatırken, buz gibi zeminle temas etmeyi bekledi... ayağım sıcacık ve yumuşak, tüylü bir yüzeyde kaldı, uykum dağılmasın diye açmadığım gözlerimden birini hafifçe aralayarak, üstüne çaktığım çiviye, kabanımı astığım, rutubetin bıraktığı sanatsal izlerle dolu duvarı, görmeye çalıştım...
- Yok! Öyle bir duvar yoktu...
- Ben neredeyim diye sormadan önce aklıma, bugün Farmasötik teknolojiden sınavım olduğu geldi. Geç mi kaldım ? Diye saatimi arandım....
- Bir başka günkü kabusumda ise: Beni okuldan arıyorlar ve farmasötik toksikoloji dersinden beklemeli olduğum, dolayısıyla henüz mezun olmadığımı söyleyen bir rüya yaşıyordum...
- Yüreğim yerinden fırlayacak gbi güm güm atıyordu.
Nihayetinde yatak odamdaki değişikliği algılıyor, zor da olsa kendime geliyordum, öğrencilik yıllarımda son derece kısıtlı imkanlarla okula devam etmeye çalışıyordum. Özellikle, Oniki eylül öncesinde kalan dönemin, ızdırap verici hatıraları, canımı yeniden yakmaya başlıyordu.
Rüyalar o kadar gerçekçiydi ki, şimdi bile zaman zaman:
- İbrahim...
Diyorum, kendi kendime.
- Sen hala vermediğin derslerin varken, henüz mezun olamamışken, nasıl eczane açtın, nasıl oluyor da yıllardır eczacılık yapıyorsun ?
- Bu yaşadıklarım bir rüyamı yoksa? Diye defalarca kendimi sorgulamışımdır.
İnanın korkumdan yorganımı başıma çekiyor, ya rüyaysa? Diyorum. Sonra da, rüyaysa rüya, bırak böyle devam etsin diyerek, tarif etmesi zor bir deja vu yaşıyordum...

Korkunun insan hayatında bu denli etkili bir rolü olduğunu, ancak bu rüyaları yaşayınca farkedebildim. Bu durumun bir hastalık boyutuna ulaşması halinde ( Capillary leak syndrome ) Durum bayağı ciddileşiyordu...
-V

Önceleri çevre tarafından önemsenmeyen bu ruh hali: Bireyi korkularını yenmek yerine, daha kolay görünen, refleksel olarak korkularından kaçış yollarını aramaya yönlendiriyordu. Korku kaçış sendromu o kadar tehlikeli boyutlara ulaşabiliyordu ki: kişinin yaşamsal faaliyetlerini olumsuz bir takım olaylar zinciri sonucunda etkileyerek, yaşamını kaybetme noktasına kadar taşıyabiliyordu.
Capillary leak syndrome hastalığı, ilginç ve maalesef şimdilik net bir tedavisi yok...
Günümüzde artan yaşam stresi, hayatımıza değer katan farklı varlıkları kaybetme korkusu ve benzeri kaygıların büyüyerek korku halini almasıyla birlikte, Capillary leak syndromuna yakalanma insidansında artışlar olmuştur.

Aniden gelişen korku verici bir olay karşısında, kaçış reflexi devreye girer, vücudumuzun salgıladığı adrenalin hormonu: organizmayı bu acil duruma tepki vermek üzere hazırlar.
- Nabız artışı
- Kanın iç organlardan ve deriden kaslara sevk edilmesi
- Karaciğerdeki glikojenin gliloza çevrilerek acil enerji kaynağı temin edilmesi sonucunda, vücutta standartların üzerinde bir faaliyet başlar. Bu olaylar gelişirken, damar dışına sıvı kaçması söz konusu olabilir. Hal böyle olursa: kan basıncı azalarak tansiyon düşer, ciddi düşüşlerin gerçekleşmesi durumunda da kişi şoka girerek hayati tehlike yaşayabilir.

Kişinin yaşadığı depresyonun büyüklüğüne bağlı olarak, günlük hayatı allak bullak olurken, bu korkunun sonucunda gelişen olağanüstü durumu, kandaki protin, vitamin ve minerallerin damar dışına çıkması takip eder, diğer organlar bu durumdan olumsuz etkilenir. Bu organların gördüğü fonksiyonlar azalır. Aniden gelişen septik şok sonucunda kişi kriz geçirip ölümle sonlanan bir tabloyla karşı karşıya kalabilir
Hastalığın yarattığı en büyük tahribat, dehidratasyonu yavaşlatarak, akut böbrek yetmezliğine yol açmasıdır.
Hastalığı yaşayan kişilerde bir çok hastalığı taklit eden semptomlar görülebilir. Spesifik bir tedavisi olmadığından, tamamen semptomatik olarak tedavi edilir: Hastanın nefesi daralıyorsa, astım ilaçları vermek gibi...

Bu hastalığın varlığından haberdar olduğumdan beri artık korku filmlerine gitmez oldum. Beni çok üzeceğini düşündüğüm olaylarla yüzleşmemek için yolumu değiştirdiğim de olmuştur...

Yedek subaylığımı yaptığım sırada bir hematuri vakası yaşadım. Acilen GATA ya sevk ettiler. Günlerce nedenini bulamadılar. Ortalıkta. - Ameliyat edelimmi?

Gibi sözler dolaşıyordu. Teşhis koyma süreci uzadıkça, benim de ameliyat korkum büyüyordu. Hatta o zamanlar çekilen röntgen filimlerini arasına koydukları turuncu bir kağıt kılıf vardı, bunlardan birine: bir enjektör ucu, bir bisturi, birazcık sütur vb. sabitleyerek yaşadığım korkuyu haykırdığım bir resim çizmiştim. Hala bu resme baktığımda o korkunun kıpraştığını hisseder, uzun uzun bakamam.

Sonuç itibariyle insanı dudaklarına kadar moraratan korku filmerini izlemekten korkmayan, hatta bundan keyif alan insanlar olduğunu biliyoruz.
Anlaşılan odur ki, korku yönetilebilen bir şeydir.Bir şekilde korkuyla mücadele edebilmenin yolunu bulmak lazım gelmektedir. Farklı bazı inanç ritüellerine baktığımızda, vücutlarındaki endorfin salınımını kontrol altına alarak, ateşin üstünde yürüdükleri halde, ağrı duymadıklarını, ya da vücutlarını deldikleri halde, kan akmasını engelleyebildiklerini görürüz.

Buna göre, hayatımızı sedanti yaşayacak, panik ataklardan uzak duracak, ansızın gelişen olayları da iyice anladıktan sonra tepki vereceğiz. O zaman kaçış sendromunu; Capillary leak syndromunu yenebilmenin kapılarını aralayabileceğiz. Sözüm o dur ki korkularınızla korkmadan yüzleşin, sakin olun, paniklemeyin, bunu başarabilmek için kendinizi koşullandırın.

Mesela şarkılarda olduğu gibi; Her bahar aşık olun. Yaptığınız işe, yaşadığınız mekana, sizi kuşatan varlıklara, hepsinden ötesi kendinize aşık olun.
Hayatınıza renk katarak, korkularınızı ti ye alarak, biraz da delice takılın.
kim demişti bilmiyorum. Denedim, ben yapamadım. Ama siz deneyin, belki başarırsınız:
''Akıllı olup Dünyanın kahrına katlanacağınıza, Deli olun Dünya size katlansın''
Muhabbetlerimle.

Ecz. İbrahim YAVUZ
[email protected]

Önceki Uzm.Ecz.İbrahim YAVUZ Yazıları