Sizlere yaklaşık 1 hafta süren,3 farklı şehirde, farklı lezzetleri, farklı kültürleriyle Japonya seyahatimden notlarımı paylaşmak isterim.
Başkent Tokyo, dünyanın en büyük metropollerinden. Nüfusu yaklaşık 30 milyon olan bu şehirde trafik kaçınılmaz olarak sizi yakalıyor. Bu durumun İstanbul’dan en büyük farkı ise, insanların son derece sakin, sabırlı bir şekilde, araçlarındaki ekranlardan film, video vs. izleyerek bu vakti değerlendirmeleri!
Japonya’ya geldiğimiz günün Kültür Günü olarak resmi bir tatil ile kullanması da daha ilk anda ilginç görüntüler ile karşılaşmamıza neden oldu.Anayasanın ilan edildiği bu günü genci yaşlısı tüm ülke sokaklarda resmi geçitlerle ve geleneksel törenlerle kutluyorlardı.
Tokyo’da Asakusa Tapınağı ziyaretimizin ilk noktası idi.Sensoji olarak da adlandırılan bu tapınak bir Budist tapınağı…Ana Tapınağa giden yol boyunca her bir yapının simgenin bir manası var ve Japonya’da sadece Budist tapınaklarda çan var. Yeni yıl geldiğinde 108 kere çalınırmış.Her bir çalış insanoğlunun dünyevi arzularını temsil eder ve bunlardan kurtulmasına adanırmış.
Japonya’da iki dini inanış yaygın, biri Budizm, diğeri ise Şintoizm… II.Dünya Savaşı’ndan sonra resmi din olma özelliğini kaybeden Şintoizm ritüelleri son derece ilginç... Bir kurucusu,peygamberi olmayan Şinto dininde doğanın en üstün güç olduğuna inanılıyor ve ondan korunmak için şükranlarını, minnetlerini sunmanın türlü çeşitli yollarını bulmuşlar.Bir dumanın insanı günahlarından arındıracağına inanıyor, iyiliğin gökyüze yükselip tekrar yağmur olup yeryüzüne düştüğüne inanıyorlar.
Neden bu kadar inanışlardan bahsettiğimi söylemek isterim, Japonya tapınakları ile meşhur bir ülke. Sade bir inanış anlayışı ile oldukça görkemli yapıtlar inşa etmişler.
Tokyo’da günübirlik olarak Fuji Dağı turumuz hem gözümüze hem de zihnimize bir ziyafet oldu. Görsel olarak ihtişamına kıyas bulunamayan bir dağ Fuji, Japonya’da kutsal simgelerden… Açık ve bulutsuz bir günde Tokyo’nun merkezinden bile göründüğü iddia ediliyor. Fuji ziyaretimiz göldeki turumuzun ardından 5.istasyondaki küçük molamız ile tamamlandı.
Tokyo’dan Kyoto’ya geçişimizi Shinkansen Hızlı treni ile saatte 300km hıza çıkarak gerçekleştirdik.
Görkemli yapılarından birisi de Kyoto İmparatorluk Sarayı… Tokyo’dan önce 1868’e kadar İmparatorluk Japonyası’nın başkenti olan Kyoto’da bulunan imparatorluk sarayı sadelik ve ihtişamın, tevazu ile gücün beraber bir göstergesi olarak yükseliyor. Farklı bölümlerden oluşan sarayda, Japonya’da fark etmeniz gereken ikinci şeyle karşılaşıyorsunuz, muhteşem güzellikteki bahçelerle… Emek,sabır ve özen ile oluşturulmuş bahçelerini hayranlıkla izlerken, özel bir rehber eşliğinde gruplar halinde geziyorsunuz sarayı…
Kyoto’daki başka bir durağımız ise son derece etkileyici bir yapı olan Kiyomizu tapınağı. Geniş bir alan üzerine kurulu olan bu tapınakta “hava-su-ateş-rüzgar-toprak” simgelerine rastlamak ve “iyi şans, muhteşem sağlık, işte başarı” için satılan totemlerden almak mümkün…
Kyoto’daki akşam yemeğimizde bize eşlik eden gerçek Geyşalar, Kyoto’daki tabir ile Geikolar ile unutulmaz anlar yaşadık. Sohbetimiz sırasında Geikoluk sanatının inceliklerini anlatırken, işlerini ne kadar sevdikleri gözlerinden belli oluyordu. Rehberimizin sayesinde gerçek Geikoların yaşadığı mahalleyi de geZmiş olduk. Sokaklarındaki kiraz ağaçlarının çiçek açtığı mevsim olmasa da hayali bile son derece güzeldi.
Osaka’daki küçük bir şehir turu ile tamamlanan Japonya seyahatimden kendime aldığım notlar;
• “Japon teknolojisi" diye bir gerçek var ama diğer bir gerçek de Japonların bununla yaşamadığı…Hayalinizde uçan arabalar varsa söylemek isterim, yok öyle bir şey :) En teknolojik alanları lavaboları, hijyen takintısı olan bir ülkeden aksini beklemek doğru değil zaten...
• Sokaklar son derece ilginç karelerle dolu… Kimonosuyla, getasıyla dolaşan bir kadının yanında anime tipleri görmek mümkün…
• Bu arada Japonya Anime sektöründe ve video oyunlarında dünyada lider ülke…
Sokaklarda atari salonlarının süper gelişmiş halinde oyun salonlarına rastlamak mümkün.
• Son derece sakin, sabırlı bir toplum, ancak esneklik payları sıfır… Kurallar yaşamı belirliyor. Belki de bu sebeple dünyada en çok intihar vakalarının göründüğü ülkelerin başında geliyor.
• Yemek konusunda önyargıları haketmiyor! Yemenin mümkün olmadığı şeyler! Yemedik ancak farklı pişirme metodlarıyla damak tadımıza oldukça farklı geldiğini söylemeliyim :) Amaç karnınızı doyurmak ise her şekilde yapabilirsiniz.
• Küçük kaplarda yiyorlar, küçük evlerde yaşıyorlar, küçük yataklarda yatıyorlar. “Maksimum verim” orada hayata geçiyor.
•Yabancı dil bence en büyük problem! İngilizce bileni bulmaktan daha da zoru, İngilizce bilenin, anlattığınızı anladığından emin olmak :)
Efsaneye göre Japonya, okyanusa düşmüş 3 gözyaşı ile meydana gelmiş… İnsanları da bu efsaneye göre şekillenmiş gibi… Samuraylardan bugüne değişen belki de dış görünüşleri…
Geçmişe bağlı, sabırlı, üretken ve dışa kapalı :)
Geleneklerine bağlı bir toplumun, yeni nesilde yaşadığı farklılaşmayı gözle görebildiğiniz bir yer… Türlü sancıları olsa da insanın en saygın ve değerli varlık olduğu ilkesini asla unutmamışlar…
İyi zaman geçirmenin ötesinde güzel insanlarla beraber olduğumuz bir gezide farklı bir coğrafyada, farklı bir kültürü tanımanın keyfi paha biçilmezmiş…
Fuji Dağı
Tokyo Center
Sensoji Tapınağı