YAZ AYLARINDA ÖNE ÇIKAN BESİN DESTEKLERİ
Artık sımsıcak yaz güneşinin kendini hissettirdiği bu günlerde vücudun iyilik halini korumaya devam edebilmesi ve artan enerji ihtiyacını karşılayabilmesi konusunda danışanlarımıza sunabileceğimiz birkaç seçenekten bahsetmek istiyorum.
Geçtiğimiz pandemi süreci bizlere D vitamininin önemini bir kez daha gösterdi. Yaz ayları D vitaminini vücudun sentezlemesi için büyük fırsat sunsa da, ihtiyacı tam anlamıyla karşılayamayabiliyor. Optimal sentezleme zamanı gölgenin en kısa olduğu öğle saatlerinde, kendimizi güneş korumasız olarak, 15-30 dk kadar güneş ışınlarına maruz bırakmak. Bu süreçte vücut ciltteki kolestrolü D vitamini sentezi için kullanıyor.Sentezlenen d vitamini kendi reseptörlerine bağlanarak vücutta barsaklardan emilen kalsiyum miktarını artırıyor.Kan tetkiklerinde 30ng/ml altında olan kişilerde-genel bir ifade ile-takviye edici preparatlara başvurulmalıdır.
Şu an eczanelerde damla,sprey ve lipozomal formları mevcuttur.Küçük çocuklarda 400 IU;yetişkinlerde 600 IU;ihtiyaç durumunda 1000 IU dozlarda takviye yapılabilir.Dikkat etmemiz gereken konu vücutta artan kalsiyum kemik,diş gibi iskelet dokuları yerine damar içi plaklarda birikerek tıkanıklıklara yol açabilir.Bu noktada son zamanlarda popüler hale gelen K2 vitamini D vitaminine yol gösterici olur ve onu iskelet dokularına taşır.D vitamini+Ca şeklinde alınan preparatlarda da D vitaminin damar içi plaklara sebep olmaması için K2 ile kombine edilmesi doğru olacaktır. D vitamini alınma zamanı sabahları yağlı gıdalarla birlikte olarak tavsiye edilmelidir. Araştırmalar gece alınan D vitamininin melatonin sentezini yavaşlattığını göstermiştir. Bu da kalitesiz bir uyku ve kronik yorgunluğa sebep olabilir.
Yaz aylarında ön plana çıkan cilt sağlığı, Güneş’e maruz kalma ile artan kırışıklık ve yıpranma sorunları akla A vitaminini getirir. Eksikliği cilt, saç, tırnak, kemik, görme, diş problemleri, halsizlik ile kendini hissettirir. Cilt yapılarını, yumuşak dokuyu, membran zarlarını ve retinayı güçlendirir. Hayvansal gıdalardan ( et, yumurta, süt ve süt ürünleri) , bitkisel kaynaklardan ( domates, karpuz, kırmızı biber, havuç, brokoli, patates, bezelye, kabak vs.) alınabilir. Dışarıdan destek alınmasına karar verildiğinde beta karoten formları genellikle tercih edilir. Bu şekilde oluşabilecek toksikasyon riskinin de önüne geçilmiş olur.Beta karotenin vücutta bronzluğu da koruduğu bilinmektedir.
Yine yaz aylarında E vitamini, hücre yenilenmesi konusunda, saç ve cilt sağlığında ön plana çıkıyor. Başta fındık, badem, ay çekirdeği gibi kuru yemişlerde, yeşil zeytin, zeytinyağı, balık ve kırmızı biberden alınabiliyor.
E vitamini serbest radikallerle savaşan önemli bir antioksidandır. Özellikle cilt bariyeri zarar görmüş ve yağsız diyet yapan kişilerde 400iu içeren takviyeler alınabilir. Yapılacak testler ihtiyacı daha net belirleyecektir.
İçinden geçtiğimiz pandemi sürecinde, C vitamini bağışıklığımızı dengede tutmak ve biriken toksinleri vücuttan uzaklaştırmak adına yaz kış vazgeçemeyeceğimiz bir antioksidan.Daha bol tüketmeye başlayacağımız maydonoz, biber, marul, roka.. vs gibi sebzeler C vitamini deposu sayılsa da vücudun ihtiyaç duyduğu miktarı karşılamak amacıyla yaz aylarında da takviye alınması önerilir.
Bu dönem vücudun çok ihtiyaç duyduğu bir diğer takviye ise CoQ10. CoQ10 vücudun enerji döngüsünün başrol oyuncusudur. Yaz aylarını zinde ve yorgun hissetmeden geçirmek, UVA ışınlarının ciltte yarattığı erken yaşlanma etkilerini minimuma indirgemek ve antiaging etki sağlamak amacıyla CoQ10’e başvuracağız. CoQ10 artık kalp hastalıklarından, nöropatik bozukluklara kadar her alanda,her mevsimde başvuracağımız bir besin desteği haline gelmiştir. 30 – 200mg’lık günlük dozlar halinde alınabilir. Son yıllarda ubiquinol içeren preparatlar CoQ10 desteği anlamında daha çok tercih edilmektedir.
Bir başka başlık da yaz kış gündemimize oturan probiyotikler... Estetik kaygıların ön plana çıktığı yaz aylarında “Probiyotikler ile zayıflanır mı?” sorusu da bizlere sıkça sorulmaya başlanıyor. Probiyotiklerin bağırsakların çalışmasını düzenleyerek zayıflamayı desteklediği aşikardır.Artık ne yemek istediğimize bakterilerimizin karar verdiğini duymak bile çoğumuzu şaşırtmıyor. Yapılan araştırmalarda; normal kilolu kişilerin bağırsak floralarında daha yüksek oranda yararlı bakteri taşıdığı gösterilmiştir.Obez kişilerin barsak florasında yoğunlukla bulunan firmicutes adlı zararlı bakteri vücudun şekeri yağa çevirip depolama eğilimini artırmaktadır.Düzenli şekilde alınıp koloni oluşturması sağlanan doğru probiotik bu dengeyi değiştirebilmektedir.
Irkımızın sahip olduğu laktoz intoleransı gözönüne alınarak yelpazemizde Laktobasillus ( özellikle acidophillus) suşları önemli yer tutmaktadır. L.rhamnosus ve L.casei yazın sıkça karşılaştığımız ishal vakalarının engellenmesi ve tedavisinde kullanılmaktadır.
L.Rhamnosus , Bifidobacterium Lactis,L.gasseri ‘nin yağ yakımına katkısı olduğu düşünülmektedir.
Probiyotikler; içeriğindeki canlı organizmalar sebebi ile üretimi ve saklama koşulları çok önem arzeden preparatlardır.Bu sebeple tercih edilen markaların uygun koşulları sağladığına dikkat ediliyor olması gerektiğini vurgulamak isterim.
HERKESE SAĞLIKLI YAZLAR..EN GÜÇLÜ ANTİOKSİDANIN HAYATA TEBESSÜMLE,SEVGİYLE VE ŞÜKRANLA BAKMAK OLDUĞUNU HATIRLAYALIM…